30 Mayıs 2013 Perşembe

BİLİM DİLİ TÜRKÇE

 Nisan 1986

 
 
ABD’nin Uzay Savunma Sistemi projesine katılma kararının alındığı, Avrupa’da EUREKA araştırma birliği çalışmalarının planlama toplantılarına TC Hükümeti bakanlarının katıldığı bir dönemde Türkçe’nin bilim dili olma şansı veya koşulları üzerine bir tartışmanın başlatılmasında yarar var.
 BİR DİLİN GELİŞMESİ
Önce bir dilin nasıl oluşup geliştiğine bakalım. Organik hayat üzerine yapılan bilimsel araştırmalar, zihnin, yaşamın evrimsel gelişmesinin bir ürünü olduğu sonucu ortaya çıkarıyor. Sinir sisteminin belirli gelişme düzeyine eriştiği canlılarda bilincin çeşitli şekillerini görüyoruz. Evrim sonucu bu bilinç, sinir sisteminin bir parçası olan beynin gelişmesiyle insanlarda düşünce düzeyine varıyor. (1)
İnsanın evriminde belirleyici adımın, insanoğlunun atası olduğu kabul edilen maymun türünün iki ayak üzerinde dik duruşa geçmesiyle atıldığı ileri sürülür. Bu sayede, insanın daha sonraki dönemlerde tüm üretken çalışmalarını gerçekleştirdiği el serbest kalmış oluyordu. Elin kullanılmasıyla “insan eli”, ve eli kontrol eden beyin “insan beyni” olarak gelişti. Biyolojik evrimin “insan elini” ve “insan beynini” üretmesinden sonra insanoğlu kendisinin farklı bir evrimini başlattı: çevresi ve kendisi üzerindeki bilinçli kontrolünü, sosyal organizasyonunu, tekniklerini, bilgilerini ve kültürünü içeren bir evrim.
İnsanoğlu, çalışmalarını ve dış dünyadan kaynaklanan algılamalarını geliştirmekle düşünme ve fikir üretme olanağını elde etti. Bu, çalışma ve algılama metotlarının daha da gelişmesine yol açtı. Doğa üzerinde artan kontrol sonucu nesilden nesle aktarılması gereken bilgi hacmi büyüdü. Aynı dönemde, ortak çalışmanın yararlarını gören bireyler birbirlerine yaklaştılar ve öyle bir an geldi ki birbirlerine bir şeyler söylemek zorunda kaldılar. “Söylenmesi” gerekenler, kullanılan aletlerin özellikleri ve ortak çalışmayla nelerin hedeflenebileceği, nelere ulaşılabileceğiydi. Bunların hayvanlarda gördüğümüz haykırış ve jestlerle anlatılamayacağı açık. Gereksinme, organın gelişmesine yol açtı: maymun ağzı “insan ağzı”na dönüştü.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yanan konuşmanın bireyler arasındaki sosyal iletişimin aracı olarak hizmet verdiği tartışılmaz bir gerçek. Konuşma, bireylerin başkalarından kopuk olarak sadece kendi kullanımları için gelişemeyip, sosyal toplulukça devamlı kullanılan kelimelerin yanı sıra kullanımın nasıl olacağını belirleyen kuralları içeren bir dilin varlığına ihtiyaç duyar. Dilin ise, ortak çalışma süresi içinde ve bunun sonucu ortaya çıktığı açık. İnsanlar ortak yaptıkları her işte dillerini kullanıyorlar. Düşüncelerini, ümitlerini, dünya ve birbirleri hakkındaki fikirlerini, bunları birbirlerine anlatma ve aktarabilme olanağını yaratan ortak bir dilin varlığıyla geliştirebiliyorlar. Ortak dilin yokluğunda fikirlerin oluşması ve aktarılması olanaksız.
 NE YAPMALI?
Dilin gelişmesinde ön koşulun “ortak çalışma” olduğunu açıklamaya çalıştım. Bunun ışığında Türkçe’nin bilim dili olarak da gelişebilmesinin ortak bilimsel çalışmayla gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz. Diğer bir deyişle, Türkiye’de bilgi üretilmesi gerekmektedir. Üniversiteler, var olan bilgileri yeni nesillere aktarmanın yanı sıra yeni bilgilerin üretildiği merkezler olmak zorunda. Bu çabalara firmaların da katılması gerekir. Bilimsel çalışmalar sırasında Türkçe düşünülmeli, Türkçe tartışılmalı ve Türkçe yazılmalıdır. Bu görüş, yabancı dil düşmanlığı olarak yorumlanmamalıdır. Günümüzde sınırlı bir şekilde yürütülen araştırma ve bilgi üretme çalışmalarında bilim adamlarımız ve kadınlarımız Türkçe’de karşılığını bulamadıkları kelimeleri,  dilimizde anlatmak yerine, tembellik diye tanımlayabileceğimiz bir davranışla aynen kullanıyorlar; örneğin gradyen, rijid. Gradyen, bir özelliğin uzaklığa bağımlılığı, rijid ise şekil değiştirmeyen demek. Görüldüğü gibi, üzerinde biraz düşününce, Türkçe anlatmak hiç de zor olmayan bir iş. Bunun yanı sıra, yabancı dilde sunulan bilginin (kelimenin) arkasında yatan fikre bakmadan da çeviri yapılıyor. Ortaya ilginç durumlar ortaya çıkıyor: “Sonsuz uzayda para çatlağın burulması” makalesinin yazarı asıl yazıda “penny-shaped” olarak geçen deyimi “para” olarak çevirmiş. (2) Demek istenilen, çatlağın 1-2 cm çapında ince disk şeklinde olduğu. İngilizce “penny-shaped” deyimi bu fikri verdiği halde “para” çeviride ilgisiz kalıyor. “Momentsel impuls yasası” başlığındaki türkçeleştirme %33. (3)
Çeviri, yabancı dildeki kelimeleri Türkçe yazmak olmadığı gibi yerlerine kelime uydurmak da değildir. Bilim adamlarımız ve kadınlarımız kendi dallarındaki çalışmalarının yanı sıra dilbilimci de olmak zorundalar. Ancak bu başarılırsa ve gerçek anlamda bilgi üretilirse Türkçe dil olarak ve bilim dili olarak gelişebilir. Aksi takdirde, yabancı kelimeleri kullanmadan Türkçe konuşup anlaşmamız mümkün olmayacak.
KAYNAKLAR
(1)  M. Cornforth, The Theory of Knowledge, International Publishers, New York (1980)
(2)     Birinci Ulusal Mekanik Kongresi Bildiriler, İTÜ, İstanbul (1980), sayfa 201.
(3)     J. Zierep, Akışkanlar Mekaniği, çev. A. Varol, FÜ Mühendislik Fakültesi Matbaası (1983)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder