19 Ocak 2011 Çarşamba

Lokman Suresinden Ayetler - Siyasetçilere Öneriler

Cemil Sena, Hazreti Muhammed'in Felsefesi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1989,
sayfa 201
Lokman Suresi
A_18: Halka surat asma; yeryüzünde kibirle salına salına yürüme; Tanrı kibirlenerek salınanları sevmez.
A_19:Adımını ölçülü at; alçak sesle konuş; seslerin en iğrenci eşeklerin sesidir.

Siyasetçiler için gerçekleştirmesi zor davranış biçimleri mi?

Hukuk, Yargı ve Adalet Sistemi Ekonomisi ve Yönetimi Üzerine(*)

Türk hukuk, yargı ve adalet sistemi üzerine aylardır ve yıllardır yapılan tartışmalar bir modelden yoksun olduğu için toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem tasarımı, uygulaması ve yönetimi mümkün olmuyor. Bu yazıda, meseleyi farklı başlıklar altında tartışacağım.

SİYASET VE HUKUK İLİŞKİSİ

Bir yerlerde okuduğum şu cümle üzerinde düşünmeliyiz:
Bugünün hukuku dünün siyasetidir. Bu cümlenin başka bir şekli
Bugünün siyaseti yarının hukukudur.

Bu değişirse ne olur? Diğer bir deyişle,
Bugünün hukuku bugünün siyasetidir
dersek ne olur?

Peki,
Bugünün hukuku yarının siyasetini nasıl etkiler?

Bence en risklisi, bugünün hukukunun bugünün siyaseti yerine geçmesi.

ABD'nde 2010 yılı içinde kabul edilen yeni sağlık sigortası kanununun iptali için dört ayrı federal mahkemede "anayasaya aykırılık" davası açılmış. İki mahkemede hakimler "anayasaya aykırı", diğer iki mahkemede ise hakemler "anayasaya aykırı değil" kararı vermiş. "Anayasaya aykırı değil" kararı veren hakimler daha önceki yıllarda Demokratlar tarafından atanmış, "Anayasaya aykırı" karar veren hakimler ise daha önceki yıllarda Cumhuriyetçiler tarafından atanmış. Hangileri haklı ve/veya doğru iş yapmış?

TBMM'DE KABUL EDİLEN KANUN SAYISI

Hukuk, yargı ve adalet sistemimizin en önemli kurumu TBMM. 550 milletvekili çeşitli komisyon ve genel kurul çalışmalarıyla her yıl belli sayıda kanunu kabul ediyor. Kabul edilen kanunlara takip eden yıl, ay ve günlerde vatandaşın uyup uymama derecesi de savcıların, hakimlerin ve avukatların iş yükünü belirliyor. Emniyet güçlerinin iş yükü de etkileniyor.

TBMM Internet sitesinden derlediğim verilere göre 1999 - 2010 yıllarında aşağıdaki sayıda kanun kabul edilmiş:

YIL KANUN SAYISI
2010 151
2009 116
2008 103
2007 155
2006 124
2005 165
2004 247
2003 258
2002 45
2001 117
2000 116
1999 113

Kanunların başlıkları ve içeriklerinin analizini yapmadım. Bu sayılar içinde aynı kanunda tekrar tekrar kaç değişiklik yapıldığını bilmiyorum.
TBMM'nde kabul edilen kanunları nasıl gruplandırabileceğimiz üzerinde de düşünmeliyiz.

550 milletvekilinin tüm yıl içinde toplam kaç saat genel kurul, komisyon ve komisyon dışı çalışma yaptığını bilmiyorum. Kanunların madde sayıları ile tartışma düzeyini belirleyecek karmaşıklık düzeylerini de tanımlayabilmeli ve takip etmeliyiz.

Kabul edilen kanunların uygulamasının bilahare takip eden yıllarda kaç davaya yol açtığı da takip edilmeli. Kanunların kimlerin hangi ihtiyacına nasıl cevap verdiğini bir türlü değerlendirmeliyiz. Takip eden bölümlerde TBMM'de kabul edilerek uygulamaya giren tüm kanunların neden olduğu dava sayısına bağlı ihtiyaçların verilerini paylaşacağım.

CEVABI ARANAN SORULAR

Türkiye'de mevcut tüm mahkemelerde 2001 - 2010 yıllarında her yıl
1. açılan yeni dava sayısı ne?
2. karara bağlanan dava sayısı ne?
3. ertesi yıla devreden dava sayısı ne?
4. bir üst mahkemeye temyize giden dava sayısı ne?
5. Yargıtay'a giden dava sayısı ne?
6. Yargıtay'ın karara bağladığı dava sayısı ne?
4. davaların karmaşıklık düzeylerini hangi kriterlere göre sınıflayabiliriz?
5. farklı karmaşıklık düzeylerindeki davaların karara bağlanma süreleri nasıl bir dağılıma sahip?

Çok şikayet edilen hukuk, yargı ve adalet sistemimizi yeniden yapılandırmadan yukarıdaki soruların cevaplarına ihtiyacımız var.

Medyaya yansıyan çelişkili veriler konu etrafında başka bir boyutta tartışma olduğuna işaret ediyor. 27 Nisan 2010 tarihli haberde Yargıtay'da 2009'dan 2010'a 850.000 dosyanın devrettiği yazarken, 31 Ocak 2011 tarihli haberde bu sayının 1,7 milyon olması şüpheler uyandırıyor. Başka bir haberde Yargıtay arşivinde 2009 sonu itibariyle 387.730 dosya bulunduğu yazıyor. Gerçek ne? 2005 yılında 10.473 dosya zaman aşımı nedeniyle düşmüş. 2009'da 14,809 dava düşmüş, 2010'da 18.500 dava düşmüş.

SAYISAL VERİLER

Türkiye Barolar Birliği verilerine göre 31 Aralık 2009 itibariyle 42.484 bay, 23.776 bayan olmak üzere 66.260 avukat varmış.

Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle
1. sınıf noter 572
2. sınıf noter 451
3. sınıf noter 549
4. sınıf noter 48
olmak üzere toplam noter sayısı 1.640.

2008 AB verilerine göre 100.000 nüfusa düşen hakim sayısı:
Yunanistan 28,4
Almanya 24,5
İngiltere 16,6
Türkiye 9,0
72 milyon kişi nüfus varsayımıyla, bu rakama göre 6.480 hakim var diyebiliriz. Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle 14.696 adlî ve idarî yargı hakim/savcı kadrosundan 3.510'u boş imiş. Kadroların %23,9'u boş! Boş kadro dağılımının hakim ve savcılar için aynı olduğunu varsayarsak aktif görevde 4.706 savcı varmış diyebiliriz. Boş kadro sayısı 1.477. Boş hakim kadrosu 2.033.

Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle
adlî yargıda 5.756 kurulu mahkemenin 5.478'i faal imiş;
idarî yargıda 181 kurulu mahkemenin 163'ü faal imiş.
İlk iş olarak kurulu tüm mahkemelerin faal hale geçmeleri gerçekleştirilmeli.

Avrupa'da bir hakimin bir yılda baktığı dosya sayısı ortalama 200 imiş. Türkiye'de ise bu rakam 1078 imiş. Bir savcı ise 1.417 hazırlık dosyasına, 447 ilâmet dosyasına bakıyormuş. Yukarıdaki sayılar anlamlı ise bir yılda Türkiye'de hakimlerin baktığı dosya "1.078 * 6.480 = 6.985.440" oluyor. Bu biraz anlamsız...

2010 itibariyle Türkiye'deki 50 hukuk fakültesinin yeni öğrenci kontenjanı 8.540 imiş. 4 yıllık eğitim varsayımıyla şu anda üniversitelerde toplam hukuk öğrencisi 34.160 ve Haziran 2011'de 8.540 yeni hukuk mezunumuz olacak. Her hukuk öğrencisinin yılda 20 ders alacağını, her derste sınıftaki öğrenci sayısını 30 ve her öğretim üyesinin senede 4 ders vereceğini kabul ederek, şu anda hukuk fakültelerinde 5.700 öğretim üyesi bulunması gerekir. Tam sayıyı bilememekle birlikte buradaki eksikliğin giderilmesi de planlanmalı.

MAHKEME HEYETİ

3 üyesi bulunan bir mahkemede hangi özelliklere sahip hakim başkan olur? Mahkeme başkanı olmak neyin göstergesidir? Başka alanlarda, normal koşullarda, ”başkan” olmak, deneyim ve bilgi düzeyi yüksek kişi olmak ile eş anlamlıdır. 2011 ilkbaharında Türkiye’deki bir mahkemede bir mahkemenin iki üyesi mahkeme başkanıyla kavgalı ve önlerindeki vakayı farklı değerlendiriyor. Büyük saçmalık…

TÜRKİYE 2042

2042'de nüfusumuzun orta değer olarak 92 milyon kişi olması bekleniyor.
2042'de İngiltere'nin bugünkü rakamını yakalamak istiyorsak 2042'de hakim sayısının 15.640 olması için planlama yapmalıyız. 30 yılda aktif hakim sayısının net 9.300 artması gerekiyor. Diğer bir deyişle her yıl net hakim sayısının 310 artması gerekiyor. Emekli olacak hakimleri gözönüne aldığımızda her yıl en az 500 hakim istihdam edilmeli.

3 hakime 2 savcı varsayımıyla 2042'deki aktif savcı sayımız en az 10.000 olmalı. 30 yılda net artış 6.600, yıllık net artış en az 330, emekli olacakları düşününce her yıl 500 yeni savcı istihdam edilmeli.

Mezunların çalışma alanlarına dağılımı üzerinde düşünmeliyiz.
8.500 yeni mezundan 1.000 kişi kamuda görev alacak. 500 mezun akademik hayata devam etse, geriye 7.000 mezun kalıyor. Her milletvekiline 3 hukuk mezunu asistan bütçelememiz kanun yapma sürecine olumlu etki yapar.

-----------------------------------
(*) Yazıyı 19 Ocak 2011 günü yazmaya başladım. Farklı günlerde farklı bölümleri ekliyorum. Bölümleri farklı günlerde yeni bilgi ve veriye ulaştıkça tazeleyip genişletiyorum.

4 Ocak 2011 Salı

Bitlis'te Otel Yok...

Aralık 2010 içinde başbakan otelcileri Bitlis'te otel bulunmaması nedeniyle eleştirdi.

Kapitalist piyasa ekonomisinde talebin belirleyici olduğunu hatırlamalıyız.
Bitlis'e herhangi bir amaçla gidip geceleme ihtiyacı kimler duyar?

Kamu görevlileri bir grup müşteri gibi akla gelebiliyor. Yurdumuzda yaygın uygulama olan "kamu kurumlarının misafirhaneleri" özel sektörün otel işletmeciliği önündeki en büyük engel.
Tüm kamu misafirhaneleri kapatılmalı. Maliye Bakanlığı, tüm il ve ilçelerdeki otellerle yıllık toplu konaklama/geceleme alım anlaşması yapmalı. Kamu çalışanları yurt içi seyahatlerinde anlaşmalı otellerde konaklamalı. Böylece otel kapasitelerinin belli bir kısmı doldurulur.

Bitlis'te otelde geceleme talebinin düşüklüğü, ilin diğer illerle ve dünyanın diğer ülkeleriyle olan ilişkilerinin zayıflığına işaret ediyor.
Bunun üzerinde detaylı bir şskilde düşünmek gerekiyor.