sayfa 70-71:
Yaşadığımız bu âlemde ömrümüz nekadar kısaysa öğreneceğimiz şeyler de o nisbette çoktur. Şuhalde muvacehesinde bulunduğumuz meçhulatın kesretine ve tetkik zamanımızın azlığına bakınca bu meçhulleri sürat, fakat emniyetle öğrenmek mecburiyetinde bulunduğumuz kolayca teslim edilir. İste hadiseleri çabuk ve emin bir şekilde tetkik etmeyi bize öğreten kaidelere "Usul" derler. Usul, insan zihninin hakikati keşif ve ispattan ibaret olan gayesine vâsıl olmak için müracaat ettiği yolların heyeti umumiyesinden ibarettir.
Kendinden evvel gelip geçmiş insanların tecrübelerinde müstağni kalabilmek, dünyanın en zeki ve cevval muhayyile sahipleri için bile mümkün değildir. En kudretli zekâlar, asırların tecrübeleri ile teessüs etmiş salim usullerden habersiz kaldıkça pek tehlikeli inhiraflara maruz olmaktan ve telâfisi mümkünsüz hatalara düşmekten kurtulamazlar.
Aksi takdirde, fırtınalı zamanlarda bindikleri gemiyi dümenden anlar birisine teslim etmek zaruretini duymıyanların feci akıbetine uğramıya mahkûmdurlar. Filhakika mütevassıt zekâli bir adam duğru bir usule riayet ederse çok zeki fakat usule riayetkâr olmıyan bir adamın idrak edemiyeceği hakikatleri keşfedebilir. Şarkta asırlardanberi yalnız zekâya ve sistemsiz malûmata kıymet verilmiş; usul, lâzımı veçhile takdir edilmemiş olduğu için, alelhusus son asırlarda - sarfedilen mesaiye rağmen - ne bir Descartes, ne bir Harvey, ne bir Newton, ne bir Helmholtz, ne bir Pasteur, ne bir Curie yetişmemiştir. Usulsüzlük bu saydığımız âlimler gibi olacak birçok feyyaz istidatların harabına sebep olmuştur. İltihaka gayret ettiğimiz garp medeniyetinin muvaffakiyeti "usulî" çalışmasındadır. "Bir manivelâya malik olan çocuk, elinde gürzü bulunan Herkülden daha kuvvetlidir." vecizesini burada pek haklı hatırlıyabiliriz. Şimdiye kadar Şark derin ve metafizik zekâsile insan ruhunun bir Herkülü vaziyetinde idi. Fakat elindeki manivelâyı iyi kullanan Garp, o Herkülü, elindeki gürzile beraber mevcut kuvvetinden istifade edemiyecek bir hale getirdi. Descartes'in dediği gibi: Ağır yürüyen, fakat doğru bir yol takip edenler; koşan fakat doğru yoldan uzaklaşanlardan daha fazla ilerler. Nitekim Bacon da "doğru yoldan giden topal, yoldan sapan koşucuyu geçer" demiştir.
Onun içindir ki hakikati keşfedecek yeni bir usul bulmak, yeni bir hakikat keşfetmekten daha mühimdir.
Çünkü o usul sayesinde birçok hakikatlerin keşfi mümkün olur. Kuvvetli bir zekâya salim bir usul de iştirak edecek olursa en kesif karanlıklar içindeki hakikatler bize yüzünü göstermekte bir an gecikmiyecektir. Diderot der ki: "Bir kıvılcım, bir ispirto fıçısını tutuşturduğu halde bir damla suda sönüp gider." Zekâ kıvılcım gibidir; yeter ki tutuşabilecek bir maddeye temas etsin. İştiale gayrimüsait bir mayie tesadüf ederse suya düşmüş olur. Böyle bir neticeden bizi koruyacak vasıta ise, usulden başka bir şey değildir.