İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul'daki ilçe belediyelerinin uygulamalarından çıkardığım Yerel Yönetimde 21. Yüzyıl Vizyonu bileşenlerini sıralamak istiyorum:
1. Toplu taşıma araçlarının duraklara yanaşıp durmalarını engelleyen araçların caddeye park etmesine izin vereceksin.
2. TIRların caddelerde park etmelerini engellemeyeceksin.
3. İş makinelerinin (kepçe, dozer...) cadde ve sokaklarda park edilmesini engellemeyeceksin.
4. Trafik ışık sürelerini trafik yoğunluğuna göre ayarlamayıp trafiğin sıkışmasına ve zor akmasına neden olacaksın.
5. Asfalt cadde ve sokak yüzeylerinde mutlaka çukur ve tümsek olmasını sağlayıp trafiği yavaşlatmalı ve riskli sürücü davranışlarına yol açmalısın.
6. Resmî belediye araçların sokakları işgal edip trafiğin akışını engellemesini sağlayacaksın.
7. Göbeklere trafik ışığı yerleştireceksin, trafik yoğunluğunu takip etmeyip trafiğin kilitlenmesini sağlayacaksın.
8. Konut bölgelerinin kamyon park alanı olarak kullanılmasını engellemeyeceksin.
9. Semt pazarlarını kaldırmayıp şehirlileşmeyi engelleyeceksin.
10. Otobüs duraklarını cadde üzerinde gelişigüzel noktalara yerleştireceksin.
M. Atilla Öner'in dünya ve Türkiye'de gündemdeki konular hakkındaki görüşleri
23 Aralık 2011 Cuma
7 Aralık 2011 Çarşamba
7 Aralık 2011 GS - FB Kaç Kaç Biter?
Maçta FB önce 2 - 0 öne geçer.
GS sonra 3 - 2 öne geçer.
FB 3 - 3 yapar.
GS 4 - 3 öne geçer.
90+8'de FB 4 - 4 yapar.
Maç bittikten sonra 3 GS futbolcusu ile 1 FB oyuncusu kırmızı kart görür.
Staddan ayrılırken Fatih Terim ve Aykut Kocaman şike şüphesiyle gözaltına alınır...
Nasıl senaryo?...
GS sonra 3 - 2 öne geçer.
FB 3 - 3 yapar.
GS 4 - 3 öne geçer.
90+8'de FB 4 - 4 yapar.
Maç bittikten sonra 3 GS futbolcusu ile 1 FB oyuncusu kırmızı kart görür.
Staddan ayrılırken Fatih Terim ve Aykut Kocaman şike şüphesiyle gözaltına alınır...
Nasıl senaryo?...
6 Aralık 2011 Salı
Yatırımcıya Kazık
TC Hükümeti 2011'de yaptığı tercihlerle TL yatırımcısına kazık attı.
1 Aralık 2011 Perşembe
Türkiye Yoruyor!
Türkiye'de yaşayanlar, birlikte yaşarken birbirimizin hayatını kolaylaştırmayı niçin düşünemiyoruz?
Türkiye yoruyor, anlamsız ve amaçsız bir şekilde..
Türkiye yoruyor, anlamsız ve amaçsız bir şekilde..
29 Kasım 2011 Salı
NORVEÇ KIVIRIYOR!
77 kişiyi öldüren Norveç vatandaşının aklının yerinde olmadığı, bu nedenle ceza ehliyeti bulunmadığı kararı verilmek üzere.
Norveç (ve Batı Avrupa), kendi vatandaşları arasından böyle bir caninin çıkmasından son derece rahatsız...
Norveç (ve Batı Avrupa), kendi vatandaşları arasından böyle bir caninin çıkmasından son derece rahatsız...
15 Ekim 2011 Cumartesi
Kadına Şiddet Nasıl Önlenir?
Kadına eşi tarafından gösterilen şiddetin birden fazla nedeni olmalı.
Şiddet gösteren erkeklerin profili hakkındaki verilere birileri sahip olmalı. "Düşük eğitim ve gelir düzeyi" yönetilebilecek bir meseleye işaret ediyor. Çalışanların ücret düzeylerinin yükseltilmesi, şirketlerde çalışanlara "yaşam ve insan ilişkileri" üzerine eğitimler verilmesi çözüme katkı yapar.
"Zihinsel özür" tıbbî tedaviyi gerektirir. Evliliğin hemen sonlandırılması gerekir. Nikâhtan önce alınan sağlık raporlarının bu problemli kişileri tespit edemediği ortaya çıkıyor. Rapor sistemi ciddî bir şekilde işletilmiyor olabilir.
İlk akla gelen çözüm yollarının "polisiye önlemler" olması üzerinde dikkatle düşünmeliyiz. Çalışana az ücret verip, bunun yarattığı sorunları çözmek için güvenlik harcamalarını arttırmak garip bir tercih....
Şiddet gösteren erkeklerin profili hakkındaki verilere birileri sahip olmalı. "Düşük eğitim ve gelir düzeyi" yönetilebilecek bir meseleye işaret ediyor. Çalışanların ücret düzeylerinin yükseltilmesi, şirketlerde çalışanlara "yaşam ve insan ilişkileri" üzerine eğitimler verilmesi çözüme katkı yapar.
"Zihinsel özür" tıbbî tedaviyi gerektirir. Evliliğin hemen sonlandırılması gerekir. Nikâhtan önce alınan sağlık raporlarının bu problemli kişileri tespit edemediği ortaya çıkıyor. Rapor sistemi ciddî bir şekilde işletilmiyor olabilir.
İlk akla gelen çözüm yollarının "polisiye önlemler" olması üzerinde dikkatle düşünmeliyiz. Çalışana az ücret verip, bunun yarattığı sorunları çözmek için güvenlik harcamalarını arttırmak garip bir tercih....
11 Ekim 2011 Salı
Milletvekili Maaşları
Sayıştay denetim raporuna göre, milletvekili maaşları "kadrolu başbakanlık müsteşarı" maaşına göre değil, "sözleşmeli başbakanlık müsteşarı" maaşına göre hesaplandığı için milletvekillerine her ay yaklaşık 3000 TL fazla ödeme yapılmış.
Sormamız gereken en önemli soru, TC mevzuatı içine "sözleşmeli başbakanlık müsteşarı" ünvanını kim, ne zaman ekledi?
Akla başka sorular da geliyor. Bakanlar ve başbakan, kadrolu mu, yoksa sözleşmeli mi? Milletvekilleri 4 yıl için seçildiklerine göre, demek ki, sözleşmeli statüsünde olmalılar.
O zaman, sözleşmenin 1+1+1+1 olmasını öneriyorum. Milletvekilliğinin devam edip etmeyeceğine, seçim bölgesindeki seçmenler karar vermeli.
Sormamız gereken en önemli soru, TC mevzuatı içine "sözleşmeli başbakanlık müsteşarı" ünvanını kim, ne zaman ekledi?
Akla başka sorular da geliyor. Bakanlar ve başbakan, kadrolu mu, yoksa sözleşmeli mi? Milletvekilleri 4 yıl için seçildiklerine göre, demek ki, sözleşmeli statüsünde olmalılar.
O zaman, sözleşmenin 1+1+1+1 olmasını öneriyorum. Milletvekilliğinin devam edip etmeyeceğine, seçim bölgesindeki seçmenler karar vermeli.
8 Ekim 2011 Cumartesi
Hamit'in Sözleri
Hamit, Almanya maçından sonra ilginç cümleler kurmuş...
İnsanoğlunun, yönetim literatürüne girmiş 3 zayıf yönü var:
1. Sınırlı akılcılık,
2. Kolaycılık, fırsatçılık,
3. Kısıtlı enformasyon işleme yeteneği.
Fazla yorulmadan işini yapmaya çalışmak 2. madde...
Bir zamanlar Beşiktaş'ta oynarken, Sergen, kendisiyle yapılan bir söyleşide
"Benim için, koşmuyor, diyorlar. Koşunca yoruluyorum." diye esprili cevap vermişti.
Derslerimi alan öğrencilerle ilk tanıştığım saatin sonuna doğru, nedense,
konuşma hep bu hikayeyi anlatmamla sona eriyor.
Öğrenciler değişiyor, ama, anlatma her dönem tekrarlanıyor.
Profesyonel futbolcuların davranışları da, genel kültürümüzü yansıtıyor...
İnsanoğlunun, yönetim literatürüne girmiş 3 zayıf yönü var:
1. Sınırlı akılcılık,
2. Kolaycılık, fırsatçılık,
3. Kısıtlı enformasyon işleme yeteneği.
Fazla yorulmadan işini yapmaya çalışmak 2. madde...
Bir zamanlar Beşiktaş'ta oynarken, Sergen, kendisiyle yapılan bir söyleşide
"Benim için, koşmuyor, diyorlar. Koşunca yoruluyorum." diye esprili cevap vermişti.
Derslerimi alan öğrencilerle ilk tanıştığım saatin sonuna doğru, nedense,
konuşma hep bu hikayeyi anlatmamla sona eriyor.
Öğrenciler değişiyor, ama, anlatma her dönem tekrarlanıyor.
Profesyonel futbolcuların davranışları da, genel kültürümüzü yansıtıyor...
8 Eylül 2011 Perşembe
BÖLGESEL KALKINMA ÜZERİNE
Gazetelere yansıyan BİR habere göre Zorlu Holding Tekstil Grup koordinatörü bir tekstil tesisini doğu illerinden birine taşımak için
devletin kendilerine 100 milyon $ ödemesi gerektiğini açıklamış. Bunun herkes için geçerli olduğunu söylemiş. 10 tesis taşınacaksa 1,0 milyar $ ödeme yapılması gerekecek.
Ben farklı bir öneri yapacağım. TC hükümeti 100 milyon $'ı GAP İdaresi'ne aktarsın. GAP İdaresi bölge üniversitelerindeki lisans bitirme, MS/MBA tez, PhD tez projelerine finansal destek versin. Bu projelerin sonuçları illerdeki sanayi ve ticaret odalarının üyelerine sunulsun. Şirketler tarafından seçilenlerin ticarî uygulamasına GAP İdaresi "girişim sermayesi" yaklaşımıyla %10 ortak olarak destek versin. 100 milyon $'ı da yılda 10 milyon $ olmak üzere 10 yıl süre ile kullansın. Yıllık kullanım miktarı yüksekten başlayıp azaltılabilir. 5. yıldan itibaren ilk yıllarda yapılan yatırımlardan gelir elde edilmeye başlanabilir: 15, 14, 13, 12, 11, 9, 8, 7, 6, 5
Bu model, tesisini doğu illerine taşımak için tesis başına 100 milyon $ isteyen sanayicinin modelinden daha fazla katkı yapar ve yerel teknolojik, ekonomik, ticarî kapasite gelişmesini sağlar.
devletin kendilerine 100 milyon $ ödemesi gerektiğini açıklamış. Bunun herkes için geçerli olduğunu söylemiş. 10 tesis taşınacaksa 1,0 milyar $ ödeme yapılması gerekecek.
Ben farklı bir öneri yapacağım. TC hükümeti 100 milyon $'ı GAP İdaresi'ne aktarsın. GAP İdaresi bölge üniversitelerindeki lisans bitirme, MS/MBA tez, PhD tez projelerine finansal destek versin. Bu projelerin sonuçları illerdeki sanayi ve ticaret odalarının üyelerine sunulsun. Şirketler tarafından seçilenlerin ticarî uygulamasına GAP İdaresi "girişim sermayesi" yaklaşımıyla %10 ortak olarak destek versin. 100 milyon $'ı da yılda 10 milyon $ olmak üzere 10 yıl süre ile kullansın. Yıllık kullanım miktarı yüksekten başlayıp azaltılabilir. 5. yıldan itibaren ilk yıllarda yapılan yatırımlardan gelir elde edilmeye başlanabilir: 15, 14, 13, 12, 11, 9, 8, 7, 6, 5
Bu model, tesisini doğu illerine taşımak için tesis başına 100 milyon $ isteyen sanayicinin modelinden daha fazla katkı yapar ve yerel teknolojik, ekonomik, ticarî kapasite gelişmesini sağlar.
EĞİTİMDE KDV ORANI
TC Maliye Bakanlığı'nın garip bir uygulaması:
KDV'siz ücret: 14.754,63 TL
KDV (% 8) 1.180,37 TL
KDV dahil Lise 2 okul ücreti: 15.935,00 TL
%75 burs indirimi - 11.065,97 TL (KDVsiz ücret)
indirimli okul ücreti 3.688.66 TL
Maliye Bakanlığı KDV talebi 1.180,37 TL
olması gereken % 8 KDV 295,09 TL
Maliye Bakanlığı eğitimde KDV oranı % 33,7
TC Maliye Bakanlığı'nın bu saçma uygulamasını kim nasıl durdurabilir?
KDV'siz ücret: 14.754,63 TL
KDV (% 8) 1.180,37 TL
KDV dahil Lise 2 okul ücreti: 15.935,00 TL
%75 burs indirimi - 11.065,97 TL (KDVsiz ücret)
indirimli okul ücreti 3.688.66 TL
Maliye Bakanlığı KDV talebi 1.180,37 TL
olması gereken % 8 KDV 295,09 TL
Maliye Bakanlığı eğitimde KDV oranı % 33,7
TC Maliye Bakanlığı'nın bu saçma uygulamasını kim nasıl durdurabilir?
Türkiye'de ArGe
Türkiye'mizin ihtiyacı kendi içimizdeki verilere kolay ve çabuk ulaşmak.
Asıl ihtiyacımız, Türkiye'de illere göre, sektörlere göre ArGe alanları, araştırmacı sayıları,proje başlıkları, toplam proje sayıları, her projede kaç üniversite ile ne işbirliği yapıldığı,proje ilintili yazılan tez sayısı, projelerdeki üniversite-sanayi ilişkisinin röntgeninin çekilmesi, verilen ArGe teşviklerinin etkilerinin ölçülmesi, bölgesel kalkınmaya etkilerinin ölçümü...
Sadece sayıların tablolaşması da yetmez, nedensel ilişkileri anlamamıza yardımcı olacak çalışmalara ve bunların yaygın paylaşımına gereksinim var.
TÜBİTAK üniversitelerde "teknoloji yönetimi", "ArGe yönetimi" ve "yeni ürün geliştirme" derslerinin açılması için "zorlayıcı" destek ne zaman verecek?
TÜBİTAK yurdumuzdaki tüm liselerin fen laboratuar yeteneklerini geliştirilmesini sahiplenip ne zaman tamamlayacak?
Yıllık 10 milyar $ tutarındaki savunma harcamalarının %3'ünü ne zaman ArGe ve teknoloji geliştirmek amaçlı kullanacağız?
TOBB, TÜSİAD ve YASED üyelerinin ciddi ArGe bütçesi ayırıp bu bütçeleri Türkiye'de kullanmalarını ne zaman gerçekleştirecek?
Herkesin bildiklerini tekrarlamaktan vazgeçelim....
Asıl ihtiyacımız, Türkiye'de illere göre, sektörlere göre ArGe alanları, araştırmacı sayıları,proje başlıkları, toplam proje sayıları, her projede kaç üniversite ile ne işbirliği yapıldığı,proje ilintili yazılan tez sayısı, projelerdeki üniversite-sanayi ilişkisinin röntgeninin çekilmesi, verilen ArGe teşviklerinin etkilerinin ölçülmesi, bölgesel kalkınmaya etkilerinin ölçümü...
Sadece sayıların tablolaşması da yetmez, nedensel ilişkileri anlamamıza yardımcı olacak çalışmalara ve bunların yaygın paylaşımına gereksinim var.
TÜBİTAK üniversitelerde "teknoloji yönetimi", "ArGe yönetimi" ve "yeni ürün geliştirme" derslerinin açılması için "zorlayıcı" destek ne zaman verecek?
TÜBİTAK yurdumuzdaki tüm liselerin fen laboratuar yeteneklerini geliştirilmesini sahiplenip ne zaman tamamlayacak?
Yıllık 10 milyar $ tutarındaki savunma harcamalarının %3'ünü ne zaman ArGe ve teknoloji geliştirmek amaçlı kullanacağız?
TOBB, TÜSİAD ve YASED üyelerinin ciddi ArGe bütçesi ayırıp bu bütçeleri Türkiye'de kullanmalarını ne zaman gerçekleştirecek?
Herkesin bildiklerini tekrarlamaktan vazgeçelim....
TÜBİTAK ve Fen Liseleri
TÜBİTAK bütçesinin ne kadarını Fen Liseleri'ne yönelik programlarda kullanıyor?
Başkan imzalı (ıslak imza!) kişiye özel mektup eşliğinde TÜBİTAK tüm Fen Lisesi öğrencilerine müfredatı takip eden bir yaklaşımla her dönem 2 kitap hediye etmeli.
Fen Lisesi öğrencileri ile yakın dallardaki üniversite öğrencilerini bir araya getiren toplantılar organize etmeli. Bu iki grubu projelerde bir araya getirmeli.
Fen alanında dünya çapında araştırmacı yetiştirme sürecini TÜBİTAK sahiplenmeli ve buna uygun programlar geliştirmeli...
Başkan imzalı (ıslak imza!) kişiye özel mektup eşliğinde TÜBİTAK tüm Fen Lisesi öğrencilerine müfredatı takip eden bir yaklaşımla her dönem 2 kitap hediye etmeli.
Fen Lisesi öğrencileri ile yakın dallardaki üniversite öğrencilerini bir araya getiren toplantılar organize etmeli. Bu iki grubu projelerde bir araya getirmeli.
Fen alanında dünya çapında araştırmacı yetiştirme sürecini TÜBİTAK sahiplenmeli ve buna uygun programlar geliştirmeli...
29 Temmuz 2011 Cuma
16000 Kurmay Subay!
Demokratikleşme iddiaları ile Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesine müdahale ediliyor. 16000 kurmay subayın uzaklaştırılması biraz zaman alır. Umalım da, bu arada Türkiye'ye birileri saldırmaz, savaş açmaz...
22 Temmuz 2011 Cuma
Terörle Mücadelede Kafalar Karışık
Polise ağır silahlar alarak terörle mücadelede açık arazide görev yapmasını istemek ve beklemek üzerinde düşünmeliyiz. Mevcut polis kadrolarının bu konuda ne kadar eğitimli oldukları hakkında şüphelerim var. Zaten kırsal kesimin güvenliğinden Jandarma Genel Komutanlığı sorumlu değil mi? Polis, şehir ve kasaba gibi yerleşim merkezlerinde görevli.
12 Temmuz 2011 Salı
Tayland, Türkiye, YIRCoBL'11
Karşılaştırmak amacıyla, Tayland ülke profiline
http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/country_profiles/1237845.stm
adresinde, Türkiye ülke profiline
http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/country_profiles/1022222.stm
adresinde ulaşabilirsiniz.
Hangi özelliklerine göre hangi ülkeyi "daha ileri", "daha gelişmiş" olarak değerlendirebilirsiniz?
Yeditepe International Research Conference on Bayesian Learning
http://marc.yeditepe.edu.tr/yircobl11.htm konferansına
"Expressway Authority of Thailand",
"Office of Risk Management and Internal Control"
"Head of Risk Management Development Section" katıldı. T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde buna benzer bir birim yok. Internet sitesini inceledim; "İç Denetim Birimi Başkanlığı" var; risk yönetimi yok.
Yurtiçinde yaptığımız duyuru Turkiye'de özel firmalardan ve kamu kuruluşlarından hiçbir katılıma yol açmadı. Halbuki,
- ilaç şirketleri, kendi ilaçlarının doktorlar tarafından reçetelere yazılması sürecini nasıl modelleyip anlayabileceklerini, daha iyi nasıl yönetebileceklerini,
- süpermarket işletmecileri, müşterilerinin alışveriş sepetlerinin kompozisyonunu takip edip modelleyerek kârlılıklarını nasıl arttırabileceklerini,
- bankalar ve aracı kurumlar, portföy yönetimindeki başarı düzeylerini arttırmak amacıyla tahmin yöntemlerini nasıl iyileştirebileceklerini,
dinleyebileceklerdi.
Konferans sırasında doktorasını ABD'nde alıp Türkiye'ye dönmüş Kayseri'den bir genç akademisyenden "TAI'nin teklifiyle ilgilenmediğini, Kayseri Sanayi Odası'na kayıtlı firmaların ilgilenmediğini" dinledim.
TÜBİTAK, lisansüstü öğrencilerinin konferansa katılmalarını finanse etmeyi reddetti.
Türkiye çok ileri bir ülke olduğu için bu tür konferanslara yaygın katılım ihtiyacı yok....
Ayrıca, biz çok zengin olduğumuz için yurt dışına kişi başına 10.000 $ ödeyip eğitime eleman göndermek tercih edilir...
http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/country_profiles/1237845.stm
adresinde, Türkiye ülke profiline
http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/country_profiles/1022222.stm
adresinde ulaşabilirsiniz.
Hangi özelliklerine göre hangi ülkeyi "daha ileri", "daha gelişmiş" olarak değerlendirebilirsiniz?
Yeditepe International Research Conference on Bayesian Learning
http://marc.yeditepe.edu.tr/yircobl11.htm konferansına
"Expressway Authority of Thailand",
"Office of Risk Management and Internal Control"
"Head of Risk Management Development Section" katıldı. T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde buna benzer bir birim yok. Internet sitesini inceledim; "İç Denetim Birimi Başkanlığı" var; risk yönetimi yok.
Yurtiçinde yaptığımız duyuru Turkiye'de özel firmalardan ve kamu kuruluşlarından hiçbir katılıma yol açmadı. Halbuki,
- ilaç şirketleri, kendi ilaçlarının doktorlar tarafından reçetelere yazılması sürecini nasıl modelleyip anlayabileceklerini, daha iyi nasıl yönetebileceklerini,
- süpermarket işletmecileri, müşterilerinin alışveriş sepetlerinin kompozisyonunu takip edip modelleyerek kârlılıklarını nasıl arttırabileceklerini,
- bankalar ve aracı kurumlar, portföy yönetimindeki başarı düzeylerini arttırmak amacıyla tahmin yöntemlerini nasıl iyileştirebileceklerini,
dinleyebileceklerdi.
Konferans sırasında doktorasını ABD'nde alıp Türkiye'ye dönmüş Kayseri'den bir genç akademisyenden "TAI'nin teklifiyle ilgilenmediğini, Kayseri Sanayi Odası'na kayıtlı firmaların ilgilenmediğini" dinledim.
TÜBİTAK, lisansüstü öğrencilerinin konferansa katılmalarını finanse etmeyi reddetti.
Türkiye çok ileri bir ülke olduğu için bu tür konferanslara yaygın katılım ihtiyacı yok....
Ayrıca, biz çok zengin olduğumuz için yurt dışına kişi başına 10.000 $ ödeyip eğitime eleman göndermek tercih edilir...
9 Haziran 2011 Perşembe
Hangi Demokrasi, Ne Seçimi?
Genel seçimlerde oy vermek konusunda düşünmek gerekiyor. Oy verip hangi komedinin parçası olacağımız üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Kamu kurumlarının inşaat birimlerinin yöneticileri müteaahhitlerden maddî avantaj sağlamaya devam ediyor. Bunlar için mi oy vereceğiz?
Dışişleri bakanlığı kendi kırmızı pasaportlarının dışında vatandaşlarının yurtdışındaki saygınlığını savunmak ve arttırmak için hiçbir şey yapmıyor. Bunlar için mi oy vereceğiz?
Hükümet, AB üyeliği sürecinde hiçbir başarılı adımı atamıyor, süreci yönetemiyor? Bunlar için mi oy vereceğiz?
Toplumun en büyük derdi, dar etekler ve yoğun makyaj eşliğinde kadınların türban takması... Bunlar için mi oy vereceğiz?
Kadınını, kızını, kızkardeşini ezen ve öldüren bireylerin evet dediği anayasa değişikliği mi demokrasiyi güçlendirecek? Bunlar için mi oy vereceğiz?
"Bin kızım olsa birini okula göndermem" diyen şeyhin istediği demokrasi için mi oy vereceğiz?
Bütün işlerini "dostlar alışverişte görsün" anlayışıyla yürüten bürokratları atasınlar diye mi milletvekillerini seçelim?
Şehirlileşmeyi reddedenler için mi oy vereceğiz?
İstanbul'un caddelerini TIR parkına çevirenler için mi oy vereceğiz?
Hepsi büyük bir komedi... Aslında trajedi; "trajedi, olmaması gerekenin olması" diye tanımlanıyor...
Bu saçmalığın meşruiyetini sorgulamak gerekiyor...
Bakalım Türk uçakları ne zaman Libya'da bombardımana katılacak?
Seçimden sonra, yeni hükümet kurulduktan sonra mı?
Kamu kurumlarının inşaat birimlerinin yöneticileri müteaahhitlerden maddî avantaj sağlamaya devam ediyor. Bunlar için mi oy vereceğiz?
Dışişleri bakanlığı kendi kırmızı pasaportlarının dışında vatandaşlarının yurtdışındaki saygınlığını savunmak ve arttırmak için hiçbir şey yapmıyor. Bunlar için mi oy vereceğiz?
Hükümet, AB üyeliği sürecinde hiçbir başarılı adımı atamıyor, süreci yönetemiyor? Bunlar için mi oy vereceğiz?
Toplumun en büyük derdi, dar etekler ve yoğun makyaj eşliğinde kadınların türban takması... Bunlar için mi oy vereceğiz?
Kadınını, kızını, kızkardeşini ezen ve öldüren bireylerin evet dediği anayasa değişikliği mi demokrasiyi güçlendirecek? Bunlar için mi oy vereceğiz?
"Bin kızım olsa birini okula göndermem" diyen şeyhin istediği demokrasi için mi oy vereceğiz?
Bütün işlerini "dostlar alışverişte görsün" anlayışıyla yürüten bürokratları atasınlar diye mi milletvekillerini seçelim?
Şehirlileşmeyi reddedenler için mi oy vereceğiz?
İstanbul'un caddelerini TIR parkına çevirenler için mi oy vereceğiz?
Hepsi büyük bir komedi... Aslında trajedi; "trajedi, olmaması gerekenin olması" diye tanımlanıyor...
Bu saçmalığın meşruiyetini sorgulamak gerekiyor...
Bakalım Türk uçakları ne zaman Libya'da bombardımana katılacak?
Seçimden sonra, yeni hükümet kurulduktan sonra mı?
Aile Hekimliği Saçmalığı
Bir sağlık ocağında 3 hekim vardı. Şimdi ismi değiştirip "Aile Sağlık Merkezi" yaptılar. İçi yine boş... Üç hekimden ikisi aynı gün işe gelmezse ne olur? Anlamsız kuyruk ve bekleme olur...
İl Sağlık Müdürlüğü'ndeki yönetim kapasitesi bu tür olayları engellemeye yeterli değil. Kafa düzgün çalışmayınca, "Ocak" yerine "Merkez" demek hizmet kalitesini arttırmıyor. Bunları yönetenleri seçmenin hiçbir anlamı ve değeri yok.
Aile hekimleri okumuş insanlar. Aynı günde üç hekimden ikisinin işe gelmemesinin yanlışlığını görmeleri gerekiyor.
Tüm dünya "kuyruk problemi"ni çözmüş; bankalar "kuyruk problemi"ni çözmüş. Aile Sağlık Merkezleri çözememiş. Üç hekimden biri boş oturuyor. Diğer hekime muayene olmak üzere hastalar bekliyor. Ama, il dışından gelen hastalar muayene olabiliyor.
Türkiye'deki çoğu kuruluşun içi kof!
İl Sağlık Müdürlüğü'ndeki yönetim kapasitesi bu tür olayları engellemeye yeterli değil. Kafa düzgün çalışmayınca, "Ocak" yerine "Merkez" demek hizmet kalitesini arttırmıyor. Bunları yönetenleri seçmenin hiçbir anlamı ve değeri yok.
Aile hekimleri okumuş insanlar. Aynı günde üç hekimden ikisinin işe gelmemesinin yanlışlığını görmeleri gerekiyor.
Tüm dünya "kuyruk problemi"ni çözmüş; bankalar "kuyruk problemi"ni çözmüş. Aile Sağlık Merkezleri çözememiş. Üç hekimden biri boş oturuyor. Diğer hekime muayene olmak üzere hastalar bekliyor. Ama, il dışından gelen hastalar muayene olabiliyor.
Türkiye'deki çoğu kuruluşun içi kof!
3 Şubat 2011 Perşembe
Yalancı Bernanke!
3 Şubat 2011 perşembe akşamı TSİ 20:40'da Bloomberg TV kanalında Bernanke basın toplantısında "Gelişmekte olan ülkelerdeki fazla gıda talebinden FED'i sorumlu tutamazsınız." derken yalan söylüyordu.
Şunu söylemesi gerekiyordu:"FED'in bastığı paralar finans sistemine yayıldı; yatırım fonları yatıracak yer bulamayınca tahıl (ve petrol) fiyatlarıyla oynuyorlar, dalgalanmalara yol açarak para kazanıyorlar, bu arada tahıl ithalatı yapmak zorunda olan fakir ülkeler bu fiyat artışlarından zarar görüyor."
Ayak üstü yalan böyle söyleniyor demek ki...
Şunu söylemesi gerekiyordu:"FED'in bastığı paralar finans sistemine yayıldı; yatırım fonları yatıracak yer bulamayınca tahıl (ve petrol) fiyatlarıyla oynuyorlar, dalgalanmalara yol açarak para kazanıyorlar, bu arada tahıl ithalatı yapmak zorunda olan fakir ülkeler bu fiyat artışlarından zarar görüyor."
Ayak üstü yalan böyle söyleniyor demek ki...
19 Ocak 2011 Çarşamba
Lokman Suresinden Ayetler - Siyasetçilere Öneriler
Cemil Sena, Hazreti Muhammed'in Felsefesi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1989,
sayfa 201
Lokman Suresi
A_18: Halka surat asma; yeryüzünde kibirle salına salına yürüme; Tanrı kibirlenerek salınanları sevmez.
A_19:Adımını ölçülü at; alçak sesle konuş; seslerin en iğrenci eşeklerin sesidir.
Siyasetçiler için gerçekleştirmesi zor davranış biçimleri mi?
sayfa 201
Lokman Suresi
A_18: Halka surat asma; yeryüzünde kibirle salına salına yürüme; Tanrı kibirlenerek salınanları sevmez.
A_19:Adımını ölçülü at; alçak sesle konuş; seslerin en iğrenci eşeklerin sesidir.
Siyasetçiler için gerçekleştirmesi zor davranış biçimleri mi?
Hukuk, Yargı ve Adalet Sistemi Ekonomisi ve Yönetimi Üzerine(*)
Türk hukuk, yargı ve adalet sistemi üzerine aylardır ve yıllardır yapılan tartışmalar bir modelden yoksun olduğu için toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem tasarımı, uygulaması ve yönetimi mümkün olmuyor. Bu yazıda, meseleyi farklı başlıklar altında tartışacağım.
SİYASET VE HUKUK İLİŞKİSİ
Bir yerlerde okuduğum şu cümle üzerinde düşünmeliyiz:
Bugünün hukuku dünün siyasetidir. Bu cümlenin başka bir şekli
Bugünün siyaseti yarının hukukudur.
Bu değişirse ne olur? Diğer bir deyişle,
Bugünün hukuku bugünün siyasetidir
dersek ne olur?
Peki,
Bugünün hukuku yarının siyasetini nasıl etkiler?
Bence en risklisi, bugünün hukukunun bugünün siyaseti yerine geçmesi.
ABD'nde 2010 yılı içinde kabul edilen yeni sağlık sigortası kanununun iptali için dört ayrı federal mahkemede "anayasaya aykırılık" davası açılmış. İki mahkemede hakimler "anayasaya aykırı", diğer iki mahkemede ise hakemler "anayasaya aykırı değil" kararı vermiş. "Anayasaya aykırı değil" kararı veren hakimler daha önceki yıllarda Demokratlar tarafından atanmış, "Anayasaya aykırı" karar veren hakimler ise daha önceki yıllarda Cumhuriyetçiler tarafından atanmış. Hangileri haklı ve/veya doğru iş yapmış?
TBMM'DE KABUL EDİLEN KANUN SAYISI
Hukuk, yargı ve adalet sistemimizin en önemli kurumu TBMM. 550 milletvekili çeşitli komisyon ve genel kurul çalışmalarıyla her yıl belli sayıda kanunu kabul ediyor. Kabul edilen kanunlara takip eden yıl, ay ve günlerde vatandaşın uyup uymama derecesi de savcıların, hakimlerin ve avukatların iş yükünü belirliyor. Emniyet güçlerinin iş yükü de etkileniyor.
TBMM Internet sitesinden derlediğim verilere göre 1999 - 2010 yıllarında aşağıdaki sayıda kanun kabul edilmiş:
YIL KANUN SAYISI
2010 151
2009 116
2008 103
2007 155
2006 124
2005 165
2004 247
2003 258
2002 45
2001 117
2000 116
1999 113
Kanunların başlıkları ve içeriklerinin analizini yapmadım. Bu sayılar içinde aynı kanunda tekrar tekrar kaç değişiklik yapıldığını bilmiyorum.
TBMM'nde kabul edilen kanunları nasıl gruplandırabileceğimiz üzerinde de düşünmeliyiz.
550 milletvekilinin tüm yıl içinde toplam kaç saat genel kurul, komisyon ve komisyon dışı çalışma yaptığını bilmiyorum. Kanunların madde sayıları ile tartışma düzeyini belirleyecek karmaşıklık düzeylerini de tanımlayabilmeli ve takip etmeliyiz.
Kabul edilen kanunların uygulamasının bilahare takip eden yıllarda kaç davaya yol açtığı da takip edilmeli. Kanunların kimlerin hangi ihtiyacına nasıl cevap verdiğini bir türlü değerlendirmeliyiz. Takip eden bölümlerde TBMM'de kabul edilerek uygulamaya giren tüm kanunların neden olduğu dava sayısına bağlı ihtiyaçların verilerini paylaşacağım.
CEVABI ARANAN SORULAR
Türkiye'de mevcut tüm mahkemelerde 2001 - 2010 yıllarında her yıl
1. açılan yeni dava sayısı ne?
2. karara bağlanan dava sayısı ne?
3. ertesi yıla devreden dava sayısı ne?
4. bir üst mahkemeye temyize giden dava sayısı ne?
5. Yargıtay'a giden dava sayısı ne?
6. Yargıtay'ın karara bağladığı dava sayısı ne?
4. davaların karmaşıklık düzeylerini hangi kriterlere göre sınıflayabiliriz?
5. farklı karmaşıklık düzeylerindeki davaların karara bağlanma süreleri nasıl bir dağılıma sahip?
Çok şikayet edilen hukuk, yargı ve adalet sistemimizi yeniden yapılandırmadan yukarıdaki soruların cevaplarına ihtiyacımız var.
Medyaya yansıyan çelişkili veriler konu etrafında başka bir boyutta tartışma olduğuna işaret ediyor. 27 Nisan 2010 tarihli haberde Yargıtay'da 2009'dan 2010'a 850.000 dosyanın devrettiği yazarken, 31 Ocak 2011 tarihli haberde bu sayının 1,7 milyon olması şüpheler uyandırıyor. Başka bir haberde Yargıtay arşivinde 2009 sonu itibariyle 387.730 dosya bulunduğu yazıyor. Gerçek ne? 2005 yılında 10.473 dosya zaman aşımı nedeniyle düşmüş. 2009'da 14,809 dava düşmüş, 2010'da 18.500 dava düşmüş.
SAYISAL VERİLER
Türkiye Barolar Birliği verilerine göre 31 Aralık 2009 itibariyle 42.484 bay, 23.776 bayan olmak üzere 66.260 avukat varmış.
Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle
1. sınıf noter 572
2. sınıf noter 451
3. sınıf noter 549
4. sınıf noter 48
olmak üzere toplam noter sayısı 1.640.
2008 AB verilerine göre 100.000 nüfusa düşen hakim sayısı:
Yunanistan 28,4
Almanya 24,5
İngiltere 16,6
Türkiye 9,0
72 milyon kişi nüfus varsayımıyla, bu rakama göre 6.480 hakim var diyebiliriz. Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle 14.696 adlî ve idarî yargı hakim/savcı kadrosundan 3.510'u boş imiş. Kadroların %23,9'u boş! Boş kadro dağılımının hakim ve savcılar için aynı olduğunu varsayarsak aktif görevde 4.706 savcı varmış diyebiliriz. Boş kadro sayısı 1.477. Boş hakim kadrosu 2.033.
Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle
adlî yargıda 5.756 kurulu mahkemenin 5.478'i faal imiş;
idarî yargıda 181 kurulu mahkemenin 163'ü faal imiş.
İlk iş olarak kurulu tüm mahkemelerin faal hale geçmeleri gerçekleştirilmeli.
Avrupa'da bir hakimin bir yılda baktığı dosya sayısı ortalama 200 imiş. Türkiye'de ise bu rakam 1078 imiş. Bir savcı ise 1.417 hazırlık dosyasına, 447 ilâmet dosyasına bakıyormuş. Yukarıdaki sayılar anlamlı ise bir yılda Türkiye'de hakimlerin baktığı dosya "1.078 * 6.480 = 6.985.440" oluyor. Bu biraz anlamsız...
2010 itibariyle Türkiye'deki 50 hukuk fakültesinin yeni öğrenci kontenjanı 8.540 imiş. 4 yıllık eğitim varsayımıyla şu anda üniversitelerde toplam hukuk öğrencisi 34.160 ve Haziran 2011'de 8.540 yeni hukuk mezunumuz olacak. Her hukuk öğrencisinin yılda 20 ders alacağını, her derste sınıftaki öğrenci sayısını 30 ve her öğretim üyesinin senede 4 ders vereceğini kabul ederek, şu anda hukuk fakültelerinde 5.700 öğretim üyesi bulunması gerekir. Tam sayıyı bilememekle birlikte buradaki eksikliğin giderilmesi de planlanmalı.
MAHKEME HEYETİ
3 üyesi bulunan bir mahkemede hangi özelliklere sahip hakim başkan olur? Mahkeme başkanı olmak neyin göstergesidir? Başka alanlarda, normal koşullarda, ”başkan” olmak, deneyim ve bilgi düzeyi yüksek kişi olmak ile eş anlamlıdır. 2011 ilkbaharında Türkiye’deki bir mahkemede bir mahkemenin iki üyesi mahkeme başkanıyla kavgalı ve önlerindeki vakayı farklı değerlendiriyor. Büyük saçmalık…
TÜRKİYE 2042
2042'de nüfusumuzun orta değer olarak 92 milyon kişi olması bekleniyor.
2042'de İngiltere'nin bugünkü rakamını yakalamak istiyorsak 2042'de hakim sayısının 15.640 olması için planlama yapmalıyız. 30 yılda aktif hakim sayısının net 9.300 artması gerekiyor. Diğer bir deyişle her yıl net hakim sayısının 310 artması gerekiyor. Emekli olacak hakimleri gözönüne aldığımızda her yıl en az 500 hakim istihdam edilmeli.
3 hakime 2 savcı varsayımıyla 2042'deki aktif savcı sayımız en az 10.000 olmalı. 30 yılda net artış 6.600, yıllık net artış en az 330, emekli olacakları düşününce her yıl 500 yeni savcı istihdam edilmeli.
Mezunların çalışma alanlarına dağılımı üzerinde düşünmeliyiz.
8.500 yeni mezundan 1.000 kişi kamuda görev alacak. 500 mezun akademik hayata devam etse, geriye 7.000 mezun kalıyor. Her milletvekiline 3 hukuk mezunu asistan bütçelememiz kanun yapma sürecine olumlu etki yapar.
-----------------------------------
(*) Yazıyı 19 Ocak 2011 günü yazmaya başladım. Farklı günlerde farklı bölümleri ekliyorum. Bölümleri farklı günlerde yeni bilgi ve veriye ulaştıkça tazeleyip genişletiyorum.
SİYASET VE HUKUK İLİŞKİSİ
Bir yerlerde okuduğum şu cümle üzerinde düşünmeliyiz:
Bugünün hukuku dünün siyasetidir. Bu cümlenin başka bir şekli
Bugünün siyaseti yarının hukukudur.
Bu değişirse ne olur? Diğer bir deyişle,
Bugünün hukuku bugünün siyasetidir
dersek ne olur?
Peki,
Bugünün hukuku yarının siyasetini nasıl etkiler?
Bence en risklisi, bugünün hukukunun bugünün siyaseti yerine geçmesi.
ABD'nde 2010 yılı içinde kabul edilen yeni sağlık sigortası kanununun iptali için dört ayrı federal mahkemede "anayasaya aykırılık" davası açılmış. İki mahkemede hakimler "anayasaya aykırı", diğer iki mahkemede ise hakemler "anayasaya aykırı değil" kararı vermiş. "Anayasaya aykırı değil" kararı veren hakimler daha önceki yıllarda Demokratlar tarafından atanmış, "Anayasaya aykırı" karar veren hakimler ise daha önceki yıllarda Cumhuriyetçiler tarafından atanmış. Hangileri haklı ve/veya doğru iş yapmış?
TBMM'DE KABUL EDİLEN KANUN SAYISI
Hukuk, yargı ve adalet sistemimizin en önemli kurumu TBMM. 550 milletvekili çeşitli komisyon ve genel kurul çalışmalarıyla her yıl belli sayıda kanunu kabul ediyor. Kabul edilen kanunlara takip eden yıl, ay ve günlerde vatandaşın uyup uymama derecesi de savcıların, hakimlerin ve avukatların iş yükünü belirliyor. Emniyet güçlerinin iş yükü de etkileniyor.
TBMM Internet sitesinden derlediğim verilere göre 1999 - 2010 yıllarında aşağıdaki sayıda kanun kabul edilmiş:
YIL KANUN SAYISI
2010 151
2009 116
2008 103
2007 155
2006 124
2005 165
2004 247
2003 258
2002 45
2001 117
2000 116
1999 113
Kanunların başlıkları ve içeriklerinin analizini yapmadım. Bu sayılar içinde aynı kanunda tekrar tekrar kaç değişiklik yapıldığını bilmiyorum.
TBMM'nde kabul edilen kanunları nasıl gruplandırabileceğimiz üzerinde de düşünmeliyiz.
550 milletvekilinin tüm yıl içinde toplam kaç saat genel kurul, komisyon ve komisyon dışı çalışma yaptığını bilmiyorum. Kanunların madde sayıları ile tartışma düzeyini belirleyecek karmaşıklık düzeylerini de tanımlayabilmeli ve takip etmeliyiz.
Kabul edilen kanunların uygulamasının bilahare takip eden yıllarda kaç davaya yol açtığı da takip edilmeli. Kanunların kimlerin hangi ihtiyacına nasıl cevap verdiğini bir türlü değerlendirmeliyiz. Takip eden bölümlerde TBMM'de kabul edilerek uygulamaya giren tüm kanunların neden olduğu dava sayısına bağlı ihtiyaçların verilerini paylaşacağım.
CEVABI ARANAN SORULAR
Türkiye'de mevcut tüm mahkemelerde 2001 - 2010 yıllarında her yıl
1. açılan yeni dava sayısı ne?
2. karara bağlanan dava sayısı ne?
3. ertesi yıla devreden dava sayısı ne?
4. bir üst mahkemeye temyize giden dava sayısı ne?
5. Yargıtay'a giden dava sayısı ne?
6. Yargıtay'ın karara bağladığı dava sayısı ne?
4. davaların karmaşıklık düzeylerini hangi kriterlere göre sınıflayabiliriz?
5. farklı karmaşıklık düzeylerindeki davaların karara bağlanma süreleri nasıl bir dağılıma sahip?
Çok şikayet edilen hukuk, yargı ve adalet sistemimizi yeniden yapılandırmadan yukarıdaki soruların cevaplarına ihtiyacımız var.
Medyaya yansıyan çelişkili veriler konu etrafında başka bir boyutta tartışma olduğuna işaret ediyor. 27 Nisan 2010 tarihli haberde Yargıtay'da 2009'dan 2010'a 850.000 dosyanın devrettiği yazarken, 31 Ocak 2011 tarihli haberde bu sayının 1,7 milyon olması şüpheler uyandırıyor. Başka bir haberde Yargıtay arşivinde 2009 sonu itibariyle 387.730 dosya bulunduğu yazıyor. Gerçek ne? 2005 yılında 10.473 dosya zaman aşımı nedeniyle düşmüş. 2009'da 14,809 dava düşmüş, 2010'da 18.500 dava düşmüş.
SAYISAL VERİLER
Türkiye Barolar Birliği verilerine göre 31 Aralık 2009 itibariyle 42.484 bay, 23.776 bayan olmak üzere 66.260 avukat varmış.
Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle
1. sınıf noter 572
2. sınıf noter 451
3. sınıf noter 549
4. sınıf noter 48
olmak üzere toplam noter sayısı 1.640.
2008 AB verilerine göre 100.000 nüfusa düşen hakim sayısı:
Yunanistan 28,4
Almanya 24,5
İngiltere 16,6
Türkiye 9,0
72 milyon kişi nüfus varsayımıyla, bu rakama göre 6.480 hakim var diyebiliriz. Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle 14.696 adlî ve idarî yargı hakim/savcı kadrosundan 3.510'u boş imiş. Kadroların %23,9'u boş! Boş kadro dağılımının hakim ve savcılar için aynı olduğunu varsayarsak aktif görevde 4.706 savcı varmış diyebiliriz. Boş kadro sayısı 1.477. Boş hakim kadrosu 2.033.
Adalet Bakanlığı 2009 Stratejik Plan verilerine göre 2009 sonu itibariyle
adlî yargıda 5.756 kurulu mahkemenin 5.478'i faal imiş;
idarî yargıda 181 kurulu mahkemenin 163'ü faal imiş.
İlk iş olarak kurulu tüm mahkemelerin faal hale geçmeleri gerçekleştirilmeli.
Avrupa'da bir hakimin bir yılda baktığı dosya sayısı ortalama 200 imiş. Türkiye'de ise bu rakam 1078 imiş. Bir savcı ise 1.417 hazırlık dosyasına, 447 ilâmet dosyasına bakıyormuş. Yukarıdaki sayılar anlamlı ise bir yılda Türkiye'de hakimlerin baktığı dosya "1.078 * 6.480 = 6.985.440" oluyor. Bu biraz anlamsız...
2010 itibariyle Türkiye'deki 50 hukuk fakültesinin yeni öğrenci kontenjanı 8.540 imiş. 4 yıllık eğitim varsayımıyla şu anda üniversitelerde toplam hukuk öğrencisi 34.160 ve Haziran 2011'de 8.540 yeni hukuk mezunumuz olacak. Her hukuk öğrencisinin yılda 20 ders alacağını, her derste sınıftaki öğrenci sayısını 30 ve her öğretim üyesinin senede 4 ders vereceğini kabul ederek, şu anda hukuk fakültelerinde 5.700 öğretim üyesi bulunması gerekir. Tam sayıyı bilememekle birlikte buradaki eksikliğin giderilmesi de planlanmalı.
MAHKEME HEYETİ
3 üyesi bulunan bir mahkemede hangi özelliklere sahip hakim başkan olur? Mahkeme başkanı olmak neyin göstergesidir? Başka alanlarda, normal koşullarda, ”başkan” olmak, deneyim ve bilgi düzeyi yüksek kişi olmak ile eş anlamlıdır. 2011 ilkbaharında Türkiye’deki bir mahkemede bir mahkemenin iki üyesi mahkeme başkanıyla kavgalı ve önlerindeki vakayı farklı değerlendiriyor. Büyük saçmalık…
TÜRKİYE 2042
2042'de nüfusumuzun orta değer olarak 92 milyon kişi olması bekleniyor.
2042'de İngiltere'nin bugünkü rakamını yakalamak istiyorsak 2042'de hakim sayısının 15.640 olması için planlama yapmalıyız. 30 yılda aktif hakim sayısının net 9.300 artması gerekiyor. Diğer bir deyişle her yıl net hakim sayısının 310 artması gerekiyor. Emekli olacak hakimleri gözönüne aldığımızda her yıl en az 500 hakim istihdam edilmeli.
3 hakime 2 savcı varsayımıyla 2042'deki aktif savcı sayımız en az 10.000 olmalı. 30 yılda net artış 6.600, yıllık net artış en az 330, emekli olacakları düşününce her yıl 500 yeni savcı istihdam edilmeli.
Mezunların çalışma alanlarına dağılımı üzerinde düşünmeliyiz.
8.500 yeni mezundan 1.000 kişi kamuda görev alacak. 500 mezun akademik hayata devam etse, geriye 7.000 mezun kalıyor. Her milletvekiline 3 hukuk mezunu asistan bütçelememiz kanun yapma sürecine olumlu etki yapar.
-----------------------------------
(*) Yazıyı 19 Ocak 2011 günü yazmaya başladım. Farklı günlerde farklı bölümleri ekliyorum. Bölümleri farklı günlerde yeni bilgi ve veriye ulaştıkça tazeleyip genişletiyorum.
Etiketler:
adalet,
ekonomi,
hukuk,
kamuda yönetim yetenekleri,
yargı
4 Ocak 2011 Salı
Bitlis'te Otel Yok...
Aralık 2010 içinde başbakan otelcileri Bitlis'te otel bulunmaması nedeniyle eleştirdi.
Kapitalist piyasa ekonomisinde talebin belirleyici olduğunu hatırlamalıyız.
Bitlis'e herhangi bir amaçla gidip geceleme ihtiyacı kimler duyar?
Kamu görevlileri bir grup müşteri gibi akla gelebiliyor. Yurdumuzda yaygın uygulama olan "kamu kurumlarının misafirhaneleri" özel sektörün otel işletmeciliği önündeki en büyük engel.
Tüm kamu misafirhaneleri kapatılmalı. Maliye Bakanlığı, tüm il ve ilçelerdeki otellerle yıllık toplu konaklama/geceleme alım anlaşması yapmalı. Kamu çalışanları yurt içi seyahatlerinde anlaşmalı otellerde konaklamalı. Böylece otel kapasitelerinin belli bir kısmı doldurulur.
Bitlis'te otelde geceleme talebinin düşüklüğü, ilin diğer illerle ve dünyanın diğer ülkeleriyle olan ilişkilerinin zayıflığına işaret ediyor.
Bunun üzerinde detaylı bir şskilde düşünmek gerekiyor.
Kapitalist piyasa ekonomisinde talebin belirleyici olduğunu hatırlamalıyız.
Bitlis'e herhangi bir amaçla gidip geceleme ihtiyacı kimler duyar?
Kamu görevlileri bir grup müşteri gibi akla gelebiliyor. Yurdumuzda yaygın uygulama olan "kamu kurumlarının misafirhaneleri" özel sektörün otel işletmeciliği önündeki en büyük engel.
Tüm kamu misafirhaneleri kapatılmalı. Maliye Bakanlığı, tüm il ve ilçelerdeki otellerle yıllık toplu konaklama/geceleme alım anlaşması yapmalı. Kamu çalışanları yurt içi seyahatlerinde anlaşmalı otellerde konaklamalı. Böylece otel kapasitelerinin belli bir kısmı doldurulur.
Bitlis'te otelde geceleme talebinin düşüklüğü, ilin diğer illerle ve dünyanın diğer ülkeleriyle olan ilişkilerinin zayıflığına işaret ediyor.
Bunun üzerinde detaylı bir şskilde düşünmek gerekiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)