TV programlarında farklı üniversitelerden öğretim üyelerini kendi üniversitelerini tanıtmalarını izliyorum.
"Niçin kendi üniversitelerinin tercih edilmeli?" sorusunun cevabı olarak istisnasız hepsinin "İngilizce dil kullanımı ile ABD'ndeki bir üniversite veya yüksek okulda bir dönem okumayı ve çift derece almayı" dile getirmesi beni üzüyor.
Hiçbiri, "Merak etmeyi, bağımsız düşünmeyi, meseleleri irdelemeyi, okumayı, yazmayı, tartışmayı, anlamayı en güzel biz öğretiriz" demiyor.
Üniversite ve bölüm seçerken adayların üç soruya samimi/doğru cevap vermeleri gerekiyor:
1. Ben ne yapmak istiyorum?
2. Seçmek istediğim meslek benden ne istiyor? Başarılı olmak için ne yapmalıyım?
3. Seçmek istediğim meslekten toplum ne istiyor?
Gerisi yalan!
M. Atilla Öner'in dünya ve Türkiye'de gündemdeki konular hakkındaki görüşleri
30 Temmuz 2010 Cuma
29 Temmuz 2010 Perşembe
Sağlık Sistemi - Hekim sayısı
Burç Turan'ın tez çalışması sırasında yaptığımız hesaplamaya göre Türkiye'mizin nüfusu 2042 yılında 93 +/- 4 milyon kişiye ulaştıktan sonra azalmaya başlayacak.
Tıp doktoru ihtiyacımız nasıl değişecek? 2007 verilerine göre farklı ülkelerde 100,000 nüfusa düşen doktor sayısı Tablo 1'de veriliyor.
Tablo 1: Ülkelerde 100.000 kişiye düşen doktor sayısı
İtalya 567
Almanya 363
Azerbaycan 359
Bulgaristan 344
Fransa 330
Türkmenistan 300
Kırgızistan 272
Polonya 220
Özbekistan 213
Tacikistan 212
Bosna-Hersek 145
Türkiye 140
2042'de
İtalya'nın 2007'deki düzeyine çıkmak istiyorsak doktor sayımızın o yıl 520.800, Azerbaycan'ı yakalamak istiyorsak 334.800,
Polonya'nın düzeyini yakalayacaksak 123.200 olmasını hesaplıyorum.
2007'de 98.000 doktor var ise, 33 yılda bu sayının yarısının emekli olacağını ve vefat edeceğini varsayınca, arada yetiştirmemiz gereken doktor sayısı en düşük değer hedefi ile 74.200, en yüksek hedef ile 471,800. Bu hesaplar bizi yılda kaç tıp mezunu vermemiz gerektiğine getiriyor: 2.248, 8.661, 14.297. Peki, biz ne yapıyoruz?
İlginç bir durum şu verilerde görülebilir: 2005-2006 öğretim yılında 52 tıp fakültesine 4.987 öğrenci kayıt yaptırırken, toplam öğrenci sayısı 33.099, öğretim üyesi sayısı 9.020. Bu hızla, yılda 5.000 hekim mezun ederek 33 yıl sonra yukarıdaki hesaba göre 100.000 kişiye düşen hekim sayımız 230 oluyor.
Öğretim üyesi başına öğrenci sayısı 2007'de 3,6 imiş. Bu oran Almanya'da 22,5, İspanya'da 14,4, İtalya'da 11,6, Fransa'da 10,5 imiş. "Birileri, bir şeylerden kaçıyor" gibi bir hava seziyorum. Acaba durum 2009-2010 akademik yılında ne oldu, 2010 - 2011'de ne olacak?
Yukarıdaki hesaplara dayanarak tıp fakültelerinde önümüzdeki 33 yılda gerçekleştirmemiz gereken kapasite artışını detaylandırabiliriz.
Tıp doktoru ihtiyacımız nasıl değişecek? 2007 verilerine göre farklı ülkelerde 100,000 nüfusa düşen doktor sayısı Tablo 1'de veriliyor.
Tablo 1: Ülkelerde 100.000 kişiye düşen doktor sayısı
İtalya 567
Almanya 363
Azerbaycan 359
Bulgaristan 344
Fransa 330
Türkmenistan 300
Kırgızistan 272
Polonya 220
Özbekistan 213
Tacikistan 212
Bosna-Hersek 145
Türkiye 140
2042'de
İtalya'nın 2007'deki düzeyine çıkmak istiyorsak doktor sayımızın o yıl 520.800, Azerbaycan'ı yakalamak istiyorsak 334.800,
Polonya'nın düzeyini yakalayacaksak 123.200 olmasını hesaplıyorum.
2007'de 98.000 doktor var ise, 33 yılda bu sayının yarısının emekli olacağını ve vefat edeceğini varsayınca, arada yetiştirmemiz gereken doktor sayısı en düşük değer hedefi ile 74.200, en yüksek hedef ile 471,800. Bu hesaplar bizi yılda kaç tıp mezunu vermemiz gerektiğine getiriyor: 2.248, 8.661, 14.297. Peki, biz ne yapıyoruz?
İlginç bir durum şu verilerde görülebilir: 2005-2006 öğretim yılında 52 tıp fakültesine 4.987 öğrenci kayıt yaptırırken, toplam öğrenci sayısı 33.099, öğretim üyesi sayısı 9.020. Bu hızla, yılda 5.000 hekim mezun ederek 33 yıl sonra yukarıdaki hesaba göre 100.000 kişiye düşen hekim sayımız 230 oluyor.
Öğretim üyesi başına öğrenci sayısı 2007'de 3,6 imiş. Bu oran Almanya'da 22,5, İspanya'da 14,4, İtalya'da 11,6, Fransa'da 10,5 imiş. "Birileri, bir şeylerden kaçıyor" gibi bir hava seziyorum. Acaba durum 2009-2010 akademik yılında ne oldu, 2010 - 2011'de ne olacak?
Yukarıdaki hesaplara dayanarak tıp fakültelerinde önümüzdeki 33 yılda gerçekleştirmemiz gereken kapasite artışını detaylandırabiliriz.
25 Temmuz 2010 Pazar
Sağlık Sistemi - Aile Hekimliği - Belediyeler
Aile Hekimliği uygulamasında belediyelere rol verilmeli.
Belediyeler 3 aile hekimini (10000 vatandaşı kapsayacak hizmet) barındıracak
binaların giriş katındaki "3 oda - 1 salon" daireleri "Aile Hekimliği Merkezi" olarak kurmalı.
Bilgisayar ve diğer donanım altyapısını oluşturmalı.
Böylece bireysel olarak "aile hekimi"ne yönetim yükü aktarılmamış olur.
Maliyet avantajı sağlanır.
"Aile Hekimliği Merkezi"'nde görevli yardımcı sağlık personeli,
"Belediye Sağlık İşleri Müdürlüğü" bünyesinde görevli olur.
Belediye başkanı ve ilçe belediye meclisi üyeleri kendi seçmenlerine hesap verir.
Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla
"hekim uygulamaları çıktıları"nı denetler.
SGK ise "Aile Hekimliği Merkezi" bütçelerini belediyeye ödeyerek karşılar.
Belediyeler 3 aile hekimini (10000 vatandaşı kapsayacak hizmet) barındıracak
binaların giriş katındaki "3 oda - 1 salon" daireleri "Aile Hekimliği Merkezi" olarak kurmalı.
Bilgisayar ve diğer donanım altyapısını oluşturmalı.
Böylece bireysel olarak "aile hekimi"ne yönetim yükü aktarılmamış olur.
Maliyet avantajı sağlanır.
"Aile Hekimliği Merkezi"'nde görevli yardımcı sağlık personeli,
"Belediye Sağlık İşleri Müdürlüğü" bünyesinde görevli olur.
Belediye başkanı ve ilçe belediye meclisi üyeleri kendi seçmenlerine hesap verir.
Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla
"hekim uygulamaları çıktıları"nı denetler.
SGK ise "Aile Hekimliği Merkezi" bütçelerini belediyeye ödeyerek karşılar.
23 Temmuz 2010 Cuma
Kaybedilmiş Dava: Anadolu İnsanı...
22 Ocak 2010
Bir habere göre Anadolu'nun bir köyünde aile 12 yaşındaki kızlarını önce 4 inek karşılığı birisiyle imam nikâhı ile evlendirmiş. Ayrılıp geri gelen kızı babası dövmüş. Kız sonra başka birisine 10.000 TL karşılığı tekrar satılmış. 3.000 TL peşin ödenmiş. Bakiye ödenmeyince kavga çıkmış.
Dininden başka bir olguyla kendisini tanımlayamayan, yaşamını iyileştirmek için hiçbir çaba göstermeyen, dünyada kadın-erkek varlığıyla bir türlü barışamamış, cinselliğini yönetemeyenlerden oluşan bir grup Anadolu insanı kaybedilmiş bir dava...
İnsanı üzen, seçtikleri kişilerin de bu döngüyü kırmak için çaba göstermemeleri... Onlar da kendilerini sadece dinleriyle tanımlayabiliyorlar...
"1000 Kızım olsa birini okula göndermem" diyenleri savunan kendileri...
Bir habere göre Anadolu'nun bir köyünde aile 12 yaşındaki kızlarını önce 4 inek karşılığı birisiyle imam nikâhı ile evlendirmiş. Ayrılıp geri gelen kızı babası dövmüş. Kız sonra başka birisine 10.000 TL karşılığı tekrar satılmış. 3.000 TL peşin ödenmiş. Bakiye ödenmeyince kavga çıkmış.
Dininden başka bir olguyla kendisini tanımlayamayan, yaşamını iyileştirmek için hiçbir çaba göstermeyen, dünyada kadın-erkek varlığıyla bir türlü barışamamış, cinselliğini yönetemeyenlerden oluşan bir grup Anadolu insanı kaybedilmiş bir dava...
İnsanı üzen, seçtikleri kişilerin de bu döngüyü kırmak için çaba göstermemeleri... Onlar da kendilerini sadece dinleriyle tanımlayabiliyorlar...
"1000 Kızım olsa birini okula göndermem" diyenleri savunan kendileri...
Sağlık Sistemi - Hekim Maaşları
Yapılan değişiklikler sonrası 2007 yılında uzman hekim maaşının 5.500 TL olduğu doğru ise 2010'da bu rakam daha yüksek olmalı. Bu ücretten kim şikayet eder?
Tıp fakültesinde bedava denilecek okul ücreti ile okuyanların "zorunlu hizmeti" gönüllü yapmaları gerekmiyor mu?
Tıp fakültesinde bedava denilecek okul ücreti ile okuyanların "zorunlu hizmeti" gönüllü yapmaları gerekmiyor mu?
Bravo Dışişleri Bakanlığına...
18 Ocak 2010
Dışişleri Bakanlığı mensuplarını kutluyorum.
Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan ile karşılıklı "vize istememe" anlaşması imzalanmış...
Ne güzel....
ABD, Güney Kore vatandaşlarından artık vize istemiyor... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından istiyor... Eminim Dışişleri Bakanlığı mensupları ABD'nin vize istememesini sağlamak yönünde çabalıyorlardır...
Kendileri kırmızı pasaport sahibi olarak hangi ülkelere vize almak zorundalar?
Bana da kırmızı pasaport verseler ya....
"Akademik büyükelçi" ünvanı verebilirler...
Taş attılar da kolları mı yorulur?
Dışişleri Bakanlığı mensuplarını kutluyorum.
Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan ile karşılıklı "vize istememe" anlaşması imzalanmış...
Ne güzel....
ABD, Güney Kore vatandaşlarından artık vize istemiyor... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından istiyor... Eminim Dışişleri Bakanlığı mensupları ABD'nin vize istememesini sağlamak yönünde çabalıyorlardır...
Kendileri kırmızı pasaport sahibi olarak hangi ülkelere vize almak zorundalar?
Bana da kırmızı pasaport verseler ya....
"Akademik büyükelçi" ünvanı verebilirler...
Taş attılar da kolları mı yorulur?
"En Beğeniler Lider" Geyiği...
17 Ocak 2010
Medyada "en beğenilen lider" geyiği yine pişirilip önümüze getirilmeye başlandı. Başbakan %40 ile yine başta...
Nesi beğeniliyor?
İsrail'le kavga etmesi mi?
Tankları İsrail modernize ediyor;
uçakları İsrail modernize ediyor;
İsrail savaş uçakları Türkiye'nin bir yerinde tatbikat yapıyor...
Hayata heyecan katmak üzere de "Mustafa Sarıgül" birdenbire "en beğenilen ikinci kişi" olarak sunuluyor...
Medya mensupları saçmalamaya ne zaman son verecek?
Medyada "en beğenilen lider" geyiği yine pişirilip önümüze getirilmeye başlandı. Başbakan %40 ile yine başta...
Nesi beğeniliyor?
İsrail'le kavga etmesi mi?
Tankları İsrail modernize ediyor;
uçakları İsrail modernize ediyor;
İsrail savaş uçakları Türkiye'nin bir yerinde tatbikat yapıyor...
Hayata heyecan katmak üzere de "Mustafa Sarıgül" birdenbire "en beğenilen ikinci kişi" olarak sunuluyor...
Medya mensupları saçmalamaya ne zaman son verecek?
Avrupa Kültür Başkenti mi?
17 Ocak 2010
İstanbul'un "2010 Avrupa Kültür Başkenti" olmasının hiçbir anlamı ve katkısı yok İstanbul halkına...
2009 yılı içinde liselerde ve üniversitelerde hiçbir duyuru ve hazırlık yapılmadı. Çok dar bir proje ekibi kendi kişisel tercihleriyle bir dizi faaliyet planladı ve para harcayacak....
Olimpiyat veya bir spor dalında Avrupa/Dünya şampiyonası düzenlemenin amacı, o ülkenin o daldaki altyapısını ve insan kalitesini iyileştirmektir.
İstanbul halkının çeşitli sanat faaliyetlerine daha yoğun bir şekilde katılmasını, bundan haz almasını ve yaşam kalitesini arttırması yönünde bir artısı olmayacaksa, bana ne "İstanbul - 2010 Avrupa Kültür Başkenti" oyunundan....
İstanbul'un "2010 Avrupa Kültür Başkenti" olmasının hiçbir anlamı ve katkısı yok İstanbul halkına...
2009 yılı içinde liselerde ve üniversitelerde hiçbir duyuru ve hazırlık yapılmadı. Çok dar bir proje ekibi kendi kişisel tercihleriyle bir dizi faaliyet planladı ve para harcayacak....
Olimpiyat veya bir spor dalında Avrupa/Dünya şampiyonası düzenlemenin amacı, o ülkenin o daldaki altyapısını ve insan kalitesini iyileştirmektir.
İstanbul halkının çeşitli sanat faaliyetlerine daha yoğun bir şekilde katılmasını, bundan haz almasını ve yaşam kalitesini arttırması yönünde bir artısı olmayacaksa, bana ne "İstanbul - 2010 Avrupa Kültür Başkenti" oyunundan....
Sağlık Sistemi - Tam Gün Yasası
14 Ocak 2010
Tam gün yasasına karşı çıkanların neye karşı çıktıklarını bilen var mı?
Muayenehaneyi seçen hekimlerin SGK ile sözleşmeli hiçbir hastanede operasyon (ameliyat?) yapmasına izin verilmemesi, bana göre, "etik bir meseleyi" çözüme kavuşturuyor. Operatör hekimlerin "ameliyatlarda bıçak parası" diye para almaları yanlış...Ayrıca, operatör doktorların muayenehane seçmeleri de anlamsız. Bir hastanede faaliyet göstermeleri gerekiyor.
Özel hastane veya kamu hastanesi veya muayenehane seçimi de doğru bir yaklaşım. Hekimlerin oligopoli yaratmalarının önüne geçilmesi gerekiyor.
Sağlık istatistiklerinin sağlıklı olmadığı bir ortamda herkes klişelerle konuşuyor. Kullanılan bir klişe "bir hekimin günde 120 hastaya baktığı"... Girdi/konuştu/çıktı 5 dakika sürse toplam 600 dakika, yani, 10 saat ediyor.Yarım gün çalışan biri bu sayıyı nasıl tutturabilir?
Sağlık Bakanlığı verilerini tüm toplumla paylaşmalı. Bu verilerin sağlıklı toplanması için önlemleri uygulamaya almalı.
KIZILAY kendi sağlık merkezlerinde her dalda günde kaç muayene yapıldığını, kaç hekimin çalıştığını açıklar mı, lütfen?
Tıp fakültelerindeki eğitim/öğretimin ücretsiz olması sona erdirilmeli.
Buradaki önemli bir mesele TBMM'nin mikro-yönetim ile ilgileniyor olması. Sağlık sektörü garip bir sektör. Özel hastanelerin "kâr amaçlı" olmaları yanlış.
Tam gün yasasına karşı çıkanların neye karşı çıktıklarını bilen var mı?
Muayenehaneyi seçen hekimlerin SGK ile sözleşmeli hiçbir hastanede operasyon (ameliyat?) yapmasına izin verilmemesi, bana göre, "etik bir meseleyi" çözüme kavuşturuyor. Operatör hekimlerin "ameliyatlarda bıçak parası" diye para almaları yanlış...Ayrıca, operatör doktorların muayenehane seçmeleri de anlamsız. Bir hastanede faaliyet göstermeleri gerekiyor.
Özel hastane veya kamu hastanesi veya muayenehane seçimi de doğru bir yaklaşım. Hekimlerin oligopoli yaratmalarının önüne geçilmesi gerekiyor.
Sağlık istatistiklerinin sağlıklı olmadığı bir ortamda herkes klişelerle konuşuyor. Kullanılan bir klişe "bir hekimin günde 120 hastaya baktığı"... Girdi/konuştu/çıktı 5 dakika sürse toplam 600 dakika, yani, 10 saat ediyor.Yarım gün çalışan biri bu sayıyı nasıl tutturabilir?
Sağlık Bakanlığı verilerini tüm toplumla paylaşmalı. Bu verilerin sağlıklı toplanması için önlemleri uygulamaya almalı.
KIZILAY kendi sağlık merkezlerinde her dalda günde kaç muayene yapıldığını, kaç hekimin çalıştığını açıklar mı, lütfen?
Tıp fakültelerindeki eğitim/öğretimin ücretsiz olması sona erdirilmeli.
Buradaki önemli bir mesele TBMM'nin mikro-yönetim ile ilgileniyor olması. Sağlık sektörü garip bir sektör. Özel hastanelerin "kâr amaçlı" olmaları yanlış.
UPF Tezgâhı
11 Ocak 2010
Kurulan tezgâh ve estirilen hava ile Uluslararası Para Fonu'ndan yeni borçlanma gerçekleştirilecek. Büyük hata. Kendi lüks yaşam stillerini tüm halka finanse ettirenleri kınıyorum. Ekonomi uzmanı olarak kendilerini lanse edip TV ve gazetede bu uygulamayı zorunluluk olarak savunanları da kınıyorum.
Kredibilitesi düşük kredi derecelendirme kuruluşları tarafından ülke notu yükseltildikten sonra UPF ile destek anlaşması imzalayan ilk ülke olarak tarihe geçecek bu hükümet, dolduruşa gelirse....
Kurulan tezgâh ve estirilen hava ile Uluslararası Para Fonu'ndan yeni borçlanma gerçekleştirilecek. Büyük hata. Kendi lüks yaşam stillerini tüm halka finanse ettirenleri kınıyorum. Ekonomi uzmanı olarak kendilerini lanse edip TV ve gazetede bu uygulamayı zorunluluk olarak savunanları da kınıyorum.
Kredibilitesi düşük kredi derecelendirme kuruluşları tarafından ülke notu yükseltildikten sonra UPF ile destek anlaşması imzalayan ilk ülke olarak tarihe geçecek bu hükümet, dolduruşa gelirse....
Dulkadiroğulları!
Fen lisesi 2. sınıfta tarih dersinde
1515 yılı çevresindeki olayları ve Dülkadiroğulları'nı okumanın (ezberlemenin)
sizce Türkiye'nin insan kaynakları profiline ne katkısı olabilir?
Kitapta, aynı yılda Osmanlı Padişahının Fransa kralı ile işbirliği yaptığı bulunmuyor.
Fen lisesi 2. sınıfta coğrafya dersi bulunmadığını biliyor musunuz?
Fen lisesinde matematik temelli bir coğrafya dersi tarih dersinden daha yararlı olmaz mıydı?..
1515 yılı çevresindeki olayları ve Dülkadiroğulları'nı okumanın (ezberlemenin)
sizce Türkiye'nin insan kaynakları profiline ne katkısı olabilir?
Kitapta, aynı yılda Osmanlı Padişahının Fransa kralı ile işbirliği yaptığı bulunmuyor.
Fen lisesi 2. sınıfta coğrafya dersi bulunmadığını biliyor musunuz?
Fen lisesinde matematik temelli bir coğrafya dersi tarih dersinden daha yararlı olmaz mıydı?..
100 Milyon $ Teşvik Nasıl Kullanılmalı?
Gazetelere yansıyan habere göre Zorlu Holding Tekstil Grup koordinatörü bir tekstil tesisini doğu illerinden birine taşımak için devletin kendilerine 100 milyon $ ödemesi gerektiğini açıklamış.
Bunun herkes için geçerli olduğunu söylemiş. 10 tesis taşınacaksa 1,0 milyar $ ödeme yapılması gerekecek.
Ben farklı bir öneri yapacağım. TC hükümeti 100 milyon $'ı GAP İdaresi'ne aktarsın.
GAP İdaresi bölge üniversitelerindeki lisans bitirme, MS/MBA tez, PhD tez projelerine finansal destek versin. Bu projelerin sonuçları illerdeki sanayi ve ticaret odalarının üyelerine sunulsun. Şirketler tarafından seçilenlerin ticarî uygulamasına GAP İdaresi "girişim sermayesi" yaklaşımıyla %10 ortak olarak destek versin. 100 milyon $'ı da yılda 10 milyon $ olmak üzere 10 yıl süre ile kullansın. Yıllık kullanım miktarı yüksekten başlayıp azaltılabilir. 5. yıldan itibaren ilk yıllarda yapılan yatırımlardan gelir elde edilmeye başlanabilir: 15, 14, 13, 12, 11, 9, 8, 7, 6, 5
Bu model, tesisini doğu illerine taşımak için tesis başına 100 milyon $ isteyen sanayicinin modelinden daha fazla katkı yapar ve yerel teknolojik, ekonomik, ticarî kapasite gelişmesini sağlar.
Bunun herkes için geçerli olduğunu söylemiş. 10 tesis taşınacaksa 1,0 milyar $ ödeme yapılması gerekecek.
Ben farklı bir öneri yapacağım. TC hükümeti 100 milyon $'ı GAP İdaresi'ne aktarsın.
GAP İdaresi bölge üniversitelerindeki lisans bitirme, MS/MBA tez, PhD tez projelerine finansal destek versin. Bu projelerin sonuçları illerdeki sanayi ve ticaret odalarının üyelerine sunulsun. Şirketler tarafından seçilenlerin ticarî uygulamasına GAP İdaresi "girişim sermayesi" yaklaşımıyla %10 ortak olarak destek versin. 100 milyon $'ı da yılda 10 milyon $ olmak üzere 10 yıl süre ile kullansın. Yıllık kullanım miktarı yüksekten başlayıp azaltılabilir. 5. yıldan itibaren ilk yıllarda yapılan yatırımlardan gelir elde edilmeye başlanabilir: 15, 14, 13, 12, 11, 9, 8, 7, 6, 5
Bu model, tesisini doğu illerine taşımak için tesis başına 100 milyon $ isteyen sanayicinin modelinden daha fazla katkı yapar ve yerel teknolojik, ekonomik, ticarî kapasite gelişmesini sağlar.
Türkiye'deki Yabancı Şirketlerin ArGe Bütçeleri
Türkiye'de de faaliyet gösteren bazı yabancı şirketlerin 2008 yılı ArGe harcamaları şöyle imiş:
Toyota 7,6 mlr €
Microsoft 6,4
Volkswagen 5,95
Roche 5,9
GM 5,8
Johnson&Johnson 5,5
Nokia 5,3
Sanofi-Aventis 4,6
Panasonic 4,4
IBM 4,3
Sony 4,1
Siemens 3,9
GlaxoSmithKline 3,8
Bu şirketlerin Türkiye'deki cirolarının dünya ciroları içindeki payı ne kadarsa ArGe bütçelerinin aynı oranı Türkiye'de harcanmalı... Bilgi ve insan altyapısı mevcut...
Bu şirketlerin yerli yöneticileri kendi şirketlerinde bunun mücadelesini vermeliler.
Toyota 7,6 mlr €
Microsoft 6,4
Volkswagen 5,95
Roche 5,9
GM 5,8
Johnson&Johnson 5,5
Nokia 5,3
Sanofi-Aventis 4,6
Panasonic 4,4
IBM 4,3
Sony 4,1
Siemens 3,9
GlaxoSmithKline 3,8
Bu şirketlerin Türkiye'deki cirolarının dünya ciroları içindeki payı ne kadarsa ArGe bütçelerinin aynı oranı Türkiye'de harcanmalı... Bilgi ve insan altyapısı mevcut...
Bu şirketlerin yerli yöneticileri kendi şirketlerinde bunun mücadelesini vermeliler.
Bilim Dili Türkçe
Almanya'da 27 Eylül 2009 seçimlerinde aldığı oylarla CDU ile hükümet kuran FDP'nin genel başkanı Guido Westerwelle'ye basın toplantısında BBC muhabiri İngilizce soru sorar.
Westerwelle duraklar ve cevap verir: "Almanya'da normal olan Almanca konuşmaktır." AB projesinin büyük mimarlarından Almanya'nın müstakbel dışişleri bakanının verdiği cevap...
Yeni kurulan üniversitelerden birinin ABD'nden gelmiş rektörünü TV'de dinledim. Bozuk bir Türkçe ile "Türkçe'nin bilim dili olmaması nedeniyle İngilizce eğitim verdikleri" açıklamasını yapıyordu. Bugüne kadar üniversitesinin TV'de reklâmını yaparken "Üniversitemizde Türkçe kullanımını mükemmel öğretiyoruz" diyen akademisyene rastlamadım. Yazık...
YÖK kanuna bir madde eklenmesini öneriyorum: "Türkiye'deki üniversitelerde lisans ve lisansüstü tezler Türkçe yazılır."
Westerwelle duraklar ve cevap verir: "Almanya'da normal olan Almanca konuşmaktır." AB projesinin büyük mimarlarından Almanya'nın müstakbel dışişleri bakanının verdiği cevap...
Yeni kurulan üniversitelerden birinin ABD'nden gelmiş rektörünü TV'de dinledim. Bozuk bir Türkçe ile "Türkçe'nin bilim dili olmaması nedeniyle İngilizce eğitim verdikleri" açıklamasını yapıyordu. Bugüne kadar üniversitesinin TV'de reklâmını yaparken "Üniversitemizde Türkçe kullanımını mükemmel öğretiyoruz" diyen akademisyene rastlamadım. Yazık...
YÖK kanuna bir madde eklenmesini öneriyorum: "Türkiye'deki üniversitelerde lisans ve lisansüstü tezler Türkçe yazılır."
Kendi Üniversitesine Saygı Duymayan Sanayici!
Öğrendiğime göre bir dizi büyük şirket "üniversite diplomasına sahip yeni mezunları" "asgarî ücret" ile "deneme dönemi" tanımı altında işe alıyormuş?
Bana göre üniversiteye saygısızlık.
Kendi üniversitesine saygı duymayan iş dünyası kendisine de saygı duymuyor olmalı...
Bana göre üniversiteye saygısızlık.
Kendi üniversitesine saygı duymayan iş dünyası kendisine de saygı duymuyor olmalı...
Devrim Arabaları
"Devrim Arabaları"filmini televizyonda izlerken aşağıdakileri düşündüm. Senaryonun gerçeği yansıttığını varsayıyorum. Yansıtmasa bile filme atıf ile uygulama yapılabilir.
Döküm sorununu çözen Recep Usta'nın ismi kullanılıp TAYSAD ve OSD ortaklaşa her yıl her ilde "Recep Usta İmalâtta Mükemmellik Ödülü" vermeli.
Ayrıca, proje ekibindeki genç mühendis Necip (soyadını öğrenmek gerekir) ismi kullanılıp
tüm üniversitelerin Mühendislik Fakültesi Birincilerine "Necip Genç Mühendis Ödülü" verilmeli. Bölüm Birincileri de olabilir. Sayı ne kadar fazla olursa o kadar iyi olur. 2010'da verilmeye başlanmalı.
Ayrıca TAYSAD ve OSD üyesi firmaların yöneticileri liseleri ziyaret edip öğrencilerle birlikte filmi izlemeli ve film sonrası içeriğini tartışmalı.
Büyük etki yaratacak çok küçük adımlar...
Döküm sorununu çözen Recep Usta'nın ismi kullanılıp TAYSAD ve OSD ortaklaşa her yıl her ilde "Recep Usta İmalâtta Mükemmellik Ödülü" vermeli.
Ayrıca, proje ekibindeki genç mühendis Necip (soyadını öğrenmek gerekir) ismi kullanılıp
tüm üniversitelerin Mühendislik Fakültesi Birincilerine "Necip Genç Mühendis Ödülü" verilmeli. Bölüm Birincileri de olabilir. Sayı ne kadar fazla olursa o kadar iyi olur. 2010'da verilmeye başlanmalı.
Ayrıca TAYSAD ve OSD üyesi firmaların yöneticileri liseleri ziyaret edip öğrencilerle birlikte filmi izlemeli ve film sonrası içeriğini tartışmalı.
Büyük etki yaratacak çok küçük adımlar...
22 Temmuz 2010 Perşembe
Yüksek Öğretim Meselemiz
YÖK Genel Kurulu'nun 21 Temmuz 2009 günü aldığı kararla meslek lisesi mezunlarının kendi alanlarındaki meslek yüksek okullarına devam etmelerinin zorlanmasından vazgeçiliyor.
Böylece, Türkiye'nin insan kaynağı geliştirme modeli de değiştirilmiş oluyor. Yakın bir gelecekte meslek liselerinde müfredat değişikliği talepleri gündeme getirilmesini bekleyebiliriz.
2009 yılında imtihana giren 1.200.000 kişiden 600.000'i bir programa kabul edilecekmiş.
Demek ki açık 600,000. Lisan hazırlık yılı dahil birikimli olarak 3.000.000 öğrenciyi barındıracak yeni üniversite kurulması gerekiyor.
Mevcut 100.000 öğretim üyesi ile yılda 600.000 öğrenci alınabiliyorsa 4 yıl içinde 100.000 öğretim üyesi yetiştirmek üzere mevcut dershanelerde ders veren öğretmenler 2010 Sonbahar döneminde mevcut üniversitelerde doktora programına kabul edilir.
Dershane sahiplerine şu öneri yapılır: Bir araya gelin ve 10.000 öğrenci kapasiteli, her yıl 2.000 öğrenci alacak 300 üniversite kurmak üzere size yeterli kampüs arazisini veriyoruz. Tüm bölgelere dağılmış olarak. 2 yıl içinde kampüs inşaatlarını bitirecek şekilde Dünya Bankası kaynaklı finansmanı sağlıyoruz.
2 yıl sonra, 2012 Sonbahar döneminde, ilk öğrencileri almaya başlıyorlar. Diğer bir deyişle, 2 yıl sonra her yıl 1.200.000 kişinin üniversiteye yeni kayıt yaptırması gerçekleşiyor.
PhD programına kabul edilmiş dershane öğretmenleri üniversite 1. sınıf derslerine girmeye başlıyorlar. 2013 Sonbahar dönemine 100.000 yeni PhD mezunu hazır oluyor ve hepsi Dr. dereceli öğretim üyeleri yeni üniversitelerde kadrolu çalışıyor.
Eğitim ücretleri şu modele göre anaokulundan üniversiteye kadar şöyle belirleniyor:
Masraf Yüklenimi % Veli Kamu
Anaokulu: 5 95
İlköğretim 1: 10 90
İlköğretim 2: 15 85
İlköğretim 3: 20 80
İlköğretim 4: 25 75
İlköğretim 5: 30 70
İlköğretim 6: 35 65
İlköğretim 7: 40 60
İlköğretim 8: 45 55
Lise Hazırlık: 50 50
Lise 1: 55 45
Lise 2: 60 40
Lise 3: 65 35
Lise 4: 70 30
Üniversite Hazırlık: 75 25
Üniversite 1: 80 20
Üniversite 2: 85 15
Üniversite 3: 90 10
Üniversite 4: 95 5
Okula, sınıfa ve dala göre masraf miktarları Milli Eğitim Bakanlığı, Üniversitelerarası Kurul ve veli temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından şekillendirilip önce TBMM alt komisyonu, sonra da genel kurul onayına sunuluyor.
Üniversiteye girişte sıralama gerekeceği için tek imtihana ihtiyaç var. Şöyle bir yöntem de uygulanabilir. Tercihlerde en üstte yer alan okulların ücretleri primli belirlenebilir. Ortalamanın altındakilerin ücretleri de düşük belirlenebilir. Kooperatiflerde konutların dağıtımı sırasnda yapılan ek ödeme veya geri alınan para gibi...
İhtiyacı olan her öğrenciye Kredi ve Yurtlar Kurumu aracılığıyla "sıfır faizle" kredi veriliyor.
Krediler mezuniyet sonrası girilen iş sırasında maaştan %5 kesinti ile geri ödeniyor.
Mezuniyet sırasındaki not sıralamasına göre değişen oranlarda krediden vazgeçilmesi mümkün olabilir.
Bu modelle 2 yılda yüksek öğrenim meselesini çözüyoruz...
Böylece, Türkiye'nin insan kaynağı geliştirme modeli de değiştirilmiş oluyor. Yakın bir gelecekte meslek liselerinde müfredat değişikliği talepleri gündeme getirilmesini bekleyebiliriz.
2009 yılında imtihana giren 1.200.000 kişiden 600.000'i bir programa kabul edilecekmiş.
Demek ki açık 600,000. Lisan hazırlık yılı dahil birikimli olarak 3.000.000 öğrenciyi barındıracak yeni üniversite kurulması gerekiyor.
Mevcut 100.000 öğretim üyesi ile yılda 600.000 öğrenci alınabiliyorsa 4 yıl içinde 100.000 öğretim üyesi yetiştirmek üzere mevcut dershanelerde ders veren öğretmenler 2010 Sonbahar döneminde mevcut üniversitelerde doktora programına kabul edilir.
Dershane sahiplerine şu öneri yapılır: Bir araya gelin ve 10.000 öğrenci kapasiteli, her yıl 2.000 öğrenci alacak 300 üniversite kurmak üzere size yeterli kampüs arazisini veriyoruz. Tüm bölgelere dağılmış olarak. 2 yıl içinde kampüs inşaatlarını bitirecek şekilde Dünya Bankası kaynaklı finansmanı sağlıyoruz.
2 yıl sonra, 2012 Sonbahar döneminde, ilk öğrencileri almaya başlıyorlar. Diğer bir deyişle, 2 yıl sonra her yıl 1.200.000 kişinin üniversiteye yeni kayıt yaptırması gerçekleşiyor.
PhD programına kabul edilmiş dershane öğretmenleri üniversite 1. sınıf derslerine girmeye başlıyorlar. 2013 Sonbahar dönemine 100.000 yeni PhD mezunu hazır oluyor ve hepsi Dr. dereceli öğretim üyeleri yeni üniversitelerde kadrolu çalışıyor.
Eğitim ücretleri şu modele göre anaokulundan üniversiteye kadar şöyle belirleniyor:
Masraf Yüklenimi % Veli Kamu
Anaokulu: 5 95
İlköğretim 1: 10 90
İlköğretim 2: 15 85
İlköğretim 3: 20 80
İlköğretim 4: 25 75
İlköğretim 5: 30 70
İlköğretim 6: 35 65
İlköğretim 7: 40 60
İlköğretim 8: 45 55
Lise Hazırlık: 50 50
Lise 1: 55 45
Lise 2: 60 40
Lise 3: 65 35
Lise 4: 70 30
Üniversite Hazırlık: 75 25
Üniversite 1: 80 20
Üniversite 2: 85 15
Üniversite 3: 90 10
Üniversite 4: 95 5
Okula, sınıfa ve dala göre masraf miktarları Milli Eğitim Bakanlığı, Üniversitelerarası Kurul ve veli temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından şekillendirilip önce TBMM alt komisyonu, sonra da genel kurul onayına sunuluyor.
Üniversiteye girişte sıralama gerekeceği için tek imtihana ihtiyaç var. Şöyle bir yöntem de uygulanabilir. Tercihlerde en üstte yer alan okulların ücretleri primli belirlenebilir. Ortalamanın altındakilerin ücretleri de düşük belirlenebilir. Kooperatiflerde konutların dağıtımı sırasnda yapılan ek ödeme veya geri alınan para gibi...
İhtiyacı olan her öğrenciye Kredi ve Yurtlar Kurumu aracılığıyla "sıfır faizle" kredi veriliyor.
Krediler mezuniyet sonrası girilen iş sırasında maaştan %5 kesinti ile geri ödeniyor.
Mezuniyet sırasındaki not sıralamasına göre değişen oranlarda krediden vazgeçilmesi mümkün olabilir.
Bu modelle 2 yılda yüksek öğrenim meselesini çözüyoruz...
TÜBİTAK Çok Zengin
TÜBİTAK'ın son 3 yılda 800+ milyon TL bütçesini kullanamadan "ödenek iptali" yaşadığını biliyor musunuz?
800 milyon TL 80 üniversiteye 10ar milyon TL verilerek (20 proje * 500.000 TL/proje) kullanılsaydı, en az 1600 proje grubunun 3 yıl boyunca araştırma yapması sağlanabilirdi. En az 1600 PhD öğrencisi demek...
Kısmet.... Nasip değilmiş!?
800 milyon TL 80 üniversiteye 10ar milyon TL verilerek (20 proje * 500.000 TL/proje) kullanılsaydı, en az 1600 proje grubunun 3 yıl boyunca araştırma yapması sağlanabilirdi. En az 1600 PhD öğrencisi demek...
Kısmet.... Nasip değilmiş!?
Cehennem, Kömür ve Yaşam
11 Aralık 2009 günü bir TV kanalında Doç. Dr. ünvanlı bir kişiyi dinledim:
Cehenneme gidenler kömür olana kadar yanacaklarmış. Kömür olduktan sonra cehennemden yukarıya hayat nehrine serpileceklermiş. Orada hayat bulup cennete gidebileceklermiş, ama işaretli olarak, yani cehennemden geldiğinin işareti...
Acaba, TÜBİTAK disiplinlerarası bir projeye destek olur mu?
Cehennemden çıkıp hayat nehrine serpilen kömür taneciklerinin özelliklerinin belirlenmesi ve yeniden hayat bulmayı etkileyen faktörlerin incelenmesi. Bu açıklamaya göre, acaba kömür kutsal mı? Yakmamalı mıyız?
Cehenneme gidenler kömür olana kadar yanacaklarmış. Kömür olduktan sonra cehennemden yukarıya hayat nehrine serpileceklermiş. Orada hayat bulup cennete gidebileceklermiş, ama işaretli olarak, yani cehennemden geldiğinin işareti...
Acaba, TÜBİTAK disiplinlerarası bir projeye destek olur mu?
Cehennemden çıkıp hayat nehrine serpilen kömür taneciklerinin özelliklerinin belirlenmesi ve yeniden hayat bulmayı etkileyen faktörlerin incelenmesi. Bu açıklamaya göre, acaba kömür kutsal mı? Yakmamalı mıyız?
Duygusal Hatırlamalar
Sn Başbakan grup toplantısında geçmişimizin kötü anlarından birini hatırlattı. Meclisteki çoğunluğa dayanarak, o dönemde ölenlerin ailelerine ve o dönemde kötü muamele görenlere maddî tazminat ödeyebilir. Bütçe açığını ne kadar arttıracağına bakmak gerekebilir.
Tam Gün Yasası
Tam Gün yasası konusunda Anayasa Mahkemesi müdahil olarak hata yaptı. Başvuruyu görüşmeyi reddetmeliydi.
Arçelik AŞ'de çalışan bir mühendisin mesai saatleri dışında başka kuruluşlar için çalışmasını kim nasıl savunabilir, nasıl zorlayabilir?
Arçelik AŞ'de çalışan bir mühendisin mesai saatleri dışında başka kuruluşlar için çalışmasını kim nasıl savunabilir, nasıl zorlayabilir?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)