Eğitimin çok önemli olduğu,
yükseköğretimin sorunlarının mutlaka çözülmesi gerektiği yönündeki
haber ve yorumları sürekli duyuyor, okuyor ve izliyoruz. Sorun çok
büyük.
Zaman Yönetimi konusunda verilen
seminerlerde işin büyüklüğünün işe başlamayı engellediği
belirtilir. Nedeni de çok basittir: Ne zaman ve nasıl bitireceğini
göremedikleri bir işe insanlar hiç girişmemeyi tercih ediyor.
Bugün eğitimde yaşadıklarımızı bu tespitlerle açıklayabiliriz.
Merkezi bürokrasi, yönetim kapasitesinin sınırlarına geldiğini
ve Büyük Problemi tek başlarına çözemeyeceğini kabul
etmelidir.
Hangi alanda olursa olsun, planlama ve
yürütme yetisine sahip kurumlara merkezi hükümetin maddi yükünü
azaltıcı devirler yapılmalıdır. Galatasaray Lisesi yönetiminin
Galatasaray Üniversitesi Vakfına devredilmesi doğru bir karardır.
Aynı uygulama İstanbul Erkek Lisesi veya camiasının sahip
çıkacağından şüphe duyulmayan tüm liseler için yapılmalıdır. Bu
uygulama gönül rahatlığıyla üniversitelere de
yaygınlaştırılabilir.
Üniversitenin kuruluş tarihi camiayı
oluşturan mezunlarının sayısına işaret eder. İstanbul Teknik
Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi
Üniversitesi gibi sağlıklı Mezunlar Derneği ve Üniversite Vakfına
sahip üniversitelerin yönetimi bu vakıflara devredilmelidir.
Pratikte bu üniversiteler bugün, Devlet Üniversitesinden
Toplum Destekli Devlet Üniversitesine geçişi
yaşıyorlar. Vakıfları ve mezunlar dernekleri aracılığıyla bu
üniversitelere organize ve planlı bir şekilde kaynak aktarılıyor.
Şimdi geldiğimiz nokta bu üniversitelerin Devlet Destekli Özel
Üniversite olmalarıdır.
Var olan sıkıntıların giderilmesinde,
üniversiteye kaynak sağlamada sorumluluk 5 grubun omuzlarında:
Devlet, Öğrenciler, Mezunlar, Öğretim üyeleri, İş adamları.
Üniversitenin kuruluş tarihine, öğretim üyesi sayısına ve
birikimine, mevcut öğrenci ve mezun sayısına bağlı olarak bu
grupların katkıları doğal olarak farklılık gösterecektir.
Öğrenciler okul harçlarıyla üniversite
faaliyetlerinin finansmanına kısmen katkıda bulunuyorlar. Harçlar
şu anda öğrenci başına yapılan harcamanın sadece % 5'ini
karşılıyor. Tüm öğrenciler % 95 burslu okuyor. 10.000
öğrencili bir üniversitenin 1500 öğrencisinin (1995/1996 akademik
yılı için) 150 milyon TL civarındaki bir harç miktarını ödeme
gücüne sahip ailelerden geldiği varsayımıyla yaratılan kaynak 225
milyar TL oluyor. Geri kalan öğrenciler de burs veya borçlanma
yoluyla % 95 ile % 0 arasında mali destek alabilirler. Tam burslu
okuyacak öğrenciler için devlet üniversitelere aynı miktarı
aktarır. 10000 öğrencili bir üniversitede 4000 öğrencinin tam
burslu okuyacağını kabul edersek 1995/1996 için gerekecek miktar
600 milyar TL.
Devlet, ihracatın finansmanında olduğu
gibi ticari bankalara eğitim kredisi garantisi vererek
öğrencilerin özel koşullarla kredi almalarını sağlamalıdır.
Mezuniyet sonrası kredilerin tahsilatını bankalar takip eder.
Tahsilat yüzdesindeki başarıya bağlı olarak bankaların komisyonu
artabilir. Kredi ve Yurtlar Kurumu mevcut durumda verdiği
kredilerin peşinde koşamıyor; çünkü koşması için gereken bir
bankanın yapısına sahip değil. Böyle bir yapıyı kurması da yanlış
olur.
Ücretsiz aldıkları eğitimin
karşılığını mezunlar bağışlarıyla üniversitelerine vermelidir.
Üniversite - Vakıf - Dernek üçgenine dayanan "Toplum Destekli
Devlet Üniversitesi Modeli" kapsamında İTÜ, ODTÜ ve Boğaziçi
Üniversitesi Mezunlarının bu süreci başlattığı ve kaynaklarını
üniversitelerinin kullanımına sunduğu biliniyor. Devlet
Destekli Özel Üniversite statüsüne geçiş sağlanabildiği
takdirde mezunların sahiplenme derecesinin çok artacağını
rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu ise
sınırsız destek kapılarının açılması anlamına gelir!
Üniversitelere gelir yaratma
sorumluluğunun bir bölümü de öğretim üyelerine düşüyor. Öğretim
üyelerimizin akademik çalışmalarında Türkiye'mizin sorunlarının
çözümüne ağırlık verme çabası içinde bulunduğunu biliyoruz. İş
adamları, yurtdışından teknoloji transferinin yanı sıra öğretim
üyelerimizin birikimlerinden yararlanmalıdır. Kamu yönetim
birimleri politika ve proje geliştirme çalışmalarında yabancı
firmalar yerine öğretim üyelerimizden hizmet satın almalıdır.
350 öğretim üyesine sahip bir üniversitede her öğretim üyesi
1995/1996 yılında ortalama 500 milyon TL tutarında bir proje
yürüttüğünde toplam yaratılan kaynak 175 milyar TL oluyor. Böyle
bir uygulamanın başarısı Devlet Üniversitesi katılığı
yerine Devlet Destekli Özel Üniversite esnekliğiyle mümkün
olacaktır.
Ülkelerin ve liderlerin başarısı,
değişimi yönetme kapasitelerine bağlıdır. Devlet Üniversitesi
--> Toplum Destekli Devlet Üniversitesi --> Devlet Destekli
Özel Üniversite geçişi uygulanabildiği takdirde 10000
öğrencili bir üniversite için TC Hükümetinin yaratması gereken
kaynak 1995/1996 için sadece 600 milyar TL civarında kalabiliyor.
Hizmet kalitesinin artmasının yanı sıra 1,5 trilyon TL yerine 600
milyar TL’lik bir yükümlülük, merkezi maliye bürokrasisini ve tüm
vatandaşları herhalde sevindirecektir. Geç kalmayalım.